Bulgaristan’ın başkentini anlatacak çok hikayesi var. Bir yer başkent olur da anlatılacak hikayesi olmaz mı hiç! Her yeri neredeyse tarihi cazibe noktası olan Sofya, bilinen geçmişinin aksine beklenildiği gibi eski Osmanlı yapılarına sahip değil. Bu haliyele bize ve ziyarete gelenlere yeni bir bakış açısı kazandırıyor.
Göreceğiniz binaların çoğu, 19. yüzyılın sonlarında, ülkenin Osmanlı’dan ayrılması ve Bulgaristan’ın yeniden şekillenmesi ile bugünkü haline gelmiş.
Not: Sofya gezinizi ücretsiz yürüyüş turlarıyla yapabilirsiniz. Dilediğinizi seçebileceğiniz yürüyüş rotalarına buradan bakabilirsiniz.
Sofya Kaç Günde Gezilir?
Sofya’ya öğle vakitlerinde geldik. Hedefimiz akşama kadar Sofya gezilecek yerler gezmekti. Pazartesi olması sebebiyle Vrana Parkı dışında çoğu yeri gezdik. Bizce dolu dolu 1 koca gün Sofya içi yeterli.
Keyfime düşkünüm derseniz 2 günde de rahat rahat gezilebilir.
Sofya’ya Ne Zaman Gidilir?
Baharda Balkanlar rotası yaptığımız için çok güzel havalarda şehirleri keşfettik. Gündüzleri hafif güneşli, akşamları ise biraz serindi. Biz Nisan – Haziran ve Eylül – Ekim aylarını öneriyoruz.
Kayak için kışın Bansko’ya gelecekler Sofya’ya da şöyle bir uğrasanız fena olmaz!
Sofya’da Nerede Kalınır?
Biz Sofya’da gece konaklamadığımız için bu konuda deneyimimizi paylaşamayacağız. Ama kalacak olsak önerilerimizi aşağıda sıralayacağız. Bulgaristan’da 20€ ‘dan başlayan 2 kişilik konaklama ücretleri 100€ mertebelerine kadar çıkabiliyor.
Hotel Central Point 36€ ve Light Hotel 42€ kalacak olsak tercih edeceğimiz otellerden biri olurdu.
Sofya’ya Nasıl Gidilir?
Sofya’ya bir çok yolla gidebilirsiniz. Dileyen araba ile, dileyen tren ile dileyen de uçak ile gidebilir.
Araba ile Sofya’ya ulaşım
İstanbul – Sofya arası 560 kilometre, haliyle yolculuk o kadar da kısa sürmeyecek. Ancak uzun bir tura çıkacaksanız arabayla Sofya’yı ziyaret etmek oldukça mantıklı. Bu yolculuk sınırda hiç beklemezseniz 6-7 saat sürüyor.
Sofya’ya gidebilmek için Edirne’de yer alan Kapıkule Sınır Kapısı’ndan geçmeniz gerekiyor. Burada Bulgar otobanlarını kullanacağınız için Vinyet | Vignette denen otoban bandrolünden almanız gerekiyor.
1 hafatlık Vinyet için biz 10€ ödedik. Bunun dışında diğer sınırlarda pek karşılaşmadığımız bir durum daha var. Bulgar tarafı tekerlek yıkama parası olarak 3€ istiyor ve sadece sudan geçen tekerlekler için dezenfeksyon ücreti olarak bu ücreti talep ediyorlar sizden.
Kısaca Bulgaristan’a adım atmak en az 13€. Tabi bununla bitmiyor bir de Yeşil Sigorta yaptırmanız gerekiyor. Yeşil sigortayı biz 15 günlük aldık ve 52.50€ ödedik.
Bulgaristan yollarında şunlara dikkat etmek gerekiyor:
- Karşıdan gelen araç sellektör yapıyorsa mutlaka radar veya polis çevirmesi vardır.
- Gündüzleri farları yakmak zorunlu. Çevirmede polis bu yüzden size ceza yazabilir.
- Vinyet pulunuzu mutlaka ön camda görülecek şekilde bulundurun. Aksi halde ceza sebebidir.
- Yollar çok iyi değil, genelde gidiş geliş yollar var. Otobanları 2 şeritli yollar çok muhteşem değil.
- İlerleyen süreç anladık ki Bulgaristan ve Yunanistan yollarını Balkan seyahati boyunca aradık, hep bu ülke yolları gibi yollardan gidebilseydik keşke.
- Günümüzdeki kurlarla beraber yakıt fiyatları eskisi gibi ucuza gelmiyor. Siz Türkiye’den çıkmadan deponuzu fulleyin deriz.
Tren ile Sofya’ya ulaşım
2017 yılında İstanbul – Sofya seferlerinin yeniden başlamasıyla Sofya’ya tren yolculuğu ile gitmek mümkün hale geldi. Günümüzde Doğu Ekspresi veya Van Gölü Ekspersine alternatif olabilecek Sofya Ekspresi, İstanbul Halkalı’dan 21.40’ta kalkarak sabah Sofya’ya 08.50’de varıyor.
Sofya’dan ise akşam 21.15’te kalkan tren 07.40’ta İstanbul Halkalı tren garına varıyor.
2 kişilik yataklı vagonda kişi başı tek yön 15€, 2 kişi İstanbul – Sofya git gel yapsanız 60€ ulaşım masrafı olacak. Aslında hem geceyi trende geçirmek mantıklı hem de fiyatları oldukça makul.
Hafta sonu sofya kaçamağı yapacaklar mutlaka bu alternatifi göz önünde bulundursunlar.
Uçak ile Sofya’ya ulaşım
Sofya’ya uçak ile ulaşımda durmadan uçuşta tek alternatif Türk Hava Yolları, günde 3 sefer düzenleniyor ve yolculuk 1 saat 20 dakika sürüyor.
Bulgaristan Dendiğinde Akla Gelenler
- Ellerinden her iş gelen çalışkan insanlar
- Eskilerde duyduğumuz kadarıyla Bulgar mafyası
- Denize açılan inanılmaz büyüklükteki deniz parkları
- Kayak severlerin çok sevdiği Bansko Kayak Merkezi
- Yazları hareketli olan Bulgaristan plajları
- Yollarda Türk arabalarını durduran rüşvetçi Bulgar polisleri
- Bilenler bilir: Naim Süleymanoğlu
- Türk Lirası’nın değer kaybetmesine karşı hala ucuz olan ülke. Özellikle et türü yiyecekler çok ucuz ve lezzetli.
- Lezzetli kızartılmış biber turşusu
Sofya Gezilecek Yerler
Sofya’da bizce yapılacak en iyi şeyleri şöyle toparladık..
Aziz Alexander Nevski Katedrali – St. Alexander Nevski Cathedral
Bu binanın devasalığı bizi uçurdu, sizi de uçurabilir. İçerisinde St. Alexander Nevski’nin 10.000 kişilik odası var ve Balkan bölgesindeki en büyük ikinci katedral unvanına sahip. Bu harikulade katedralin tarihi 1800’lerin sonuna uzanıyor.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi katedral inşası Bulgaristan’ın Osmanlı’dan ayrılması ve kendi devrimini yapmasından sonra gerçekleşmiş. Başlangıçta katedral inşa edilirken Rus askerlerine ithafen yapılmış. Kilisenin kapısı tüm ziyaretçilere açık. Oldukça geniş bir ikona koleksiyonuna sahip. Bulgaristan’da yalnız bir kilise gezecekseniz o da bu kilise olmalı!
Kristal Park – Crystal Garden
Bu parkı Türk asıllı ünlü tarihçi ve gazeteci İsmail Cambazov sayesinde adeta tarihte yolculuk yaparak gezme şerefine nail olduk. Özellik park içerisindeki Stafan Stambolo Anıtı’nın tarihi ilgimizi çok çekti.
Ruslar sıcak denizlere inme isteği ile Osmanlı’dan ayrılmak için çalışan Bulgaristan’ı elde etmek için çalışmalarına başlıyor. Irk ve din üzerinden Bulgaristan’da kolayca hakimiyet kurarak Osmanlı’ya karşı kışkırtıyor. Osmanlı’dan ayrılmanın başını çeken Stefan Stambolov önderliğinde 1878 yılında Bulgaristan Osmanlı’dan ayrılıyor.
Ancak bağımsızlığını kazana Bulgaristan’da iç karışıklıklar devam ediyor ve bu iç karışıkların sebebe ise Rusya’nın Bulgaristan’ı himayesi altına alma isteği. Nitekim bunu fark eden Stefan Stambolov, en yakın 3 çalışma arkadaşını İstanbul’a göndererek Sultan II. Abdülhamid’e “Biz sizden ayırlmakla yanlış yaptık, bizi tekrardan kanatlarınızın altına alın” mesajını yollamak istiyor. Ancak padişah gelenleri 3 gün Yıldız Saray’ında beklettikten sonra içeri almıyor ve şöyle belirtiyor “Ben size bu kadar sene baktım ve siz isyan ettiniz, gidin ne haliniz var görün!“. Bu sefer Stefan Stambolov tek başına İstanbul’a geliyor, padişah yine isteğini kabul etmiyor ve sornasında o kızgınlıkla işte tam da fotoğrafın çekildiği yerde başına nacak ile vuruyorlar ve oracıkta ölüyor!
Bu adam şöyle meşhur bir sözü varmış: “Bizi Osmanlı’dan Ruslar kurtardı ama peki Ruslar’dan kim kurtaracak?“. Bizi bu hikaye oldukça etkiledi, ülkemizle duyduğumuz güven daha da arttı.
Banya Bashi Camii – Banya Bashi Mosque
Caminin tasarımı ve yapımının Osmanlı’nın görkemli eserlerinden sorumlu ünlü mimar, Mimar Sinan yapmış. Cami, 1576 yılından beri ayakta, ziyaretçilerini bekliyor. Caminin ibadet için 700 kişilik kapasitesi var.
Namaz vakitleri dışında Sofya’da gezebileceğiniz tek camii burasıdır. Maalesef Bulgarlar, Sofya’da müslümanlığı simgeleyen başka bir yapı bırakmamışlar. Caminin ismi, bölgenin dört bir yanını ziyaret eden Sofya’nın mineral banyolarından geliyormuş. Biz bu duruma bir hayli şaşırdık nedense! 🙂
Merkezi Mineralli Banyolar – Central Mineral Baths
Sofya’nın hatta Bulgaristan’ın çok sayıda bahar etkinliği var. Bunlardan birine denk gelememek bizim için üzücü bir durum oldu açıkçası. Bölgede yer alan kaplıcanın orta çağdan beri ziyaretçisi var!
Osmanlı, uzun dönemli etkileşim nedeniyle kendi kültürünü yayarken, hamam geleneğini de bu topraklara kazandırmış. Merkezi hamamlar 1980’lerin ortasına kadar kullanılmış. Tabi sonrasında dünya gelinde artar zenginleşme ve ev içlerinde yapılan banyolar ile buralara talep zamanla azalmış.
20. yüzyıl itibariyle yeniden canlanmasıyla Osmanlı’dan kalan bu yapı Bulgarlar tarafından yıkılmış. Yıkılıp karşımıza yeni yüzüyle çıkan banyo kompleksi inşa edilmiş.
Etkileyici bir girişin arkasında büyük bir kubbe ile neo-Bizans tarzında inşa edilen, Sofya’nın en çok fotoğraflanan binaları karşılıyor bizleri. Bahçeler halka açık ve merkezdeki çeşme doğal sıcak maden suyuyla besleniyormuş. Cesaret edebilirseniz sıcaklığına ve tadına bakabilirsiniz. 🙂
St. George Rotunda
Antik Serdica’nın kalbi ve modern Sofya’nın en eski binası olan bu kırmızı tuğladan örülü kilise, 300’lü yıllarda inşa edilmiş. Rotundanın ne olduğunu hemen açıklayalım. Dairesel planlı herhangi bir Roma yapısına verilen isimdir Rotunda. Selanik ‘te de bu tarz bir yapıyla karşılaşmıştık.
Bu yapının aradan 1700 yıl geçmesine rağmen şehrin göbeğinde olmasına mı yoksa hiç zarar görmeden bugüne kadar gelebilmesine mi şaşıralım bilemedik..
Kilise Osmanlı hakimiyet kurmasıyla camiye çevrilmiş ve Osmanlılar tarafından boyanmış. Toprakların yeniden Bulgarsitan’a geçişiyle yapılan ve günümüzdeki eski freskleri görmek için ziyaret etmeniz şart.
Fresklerin ortaya çıkışı 1990’lı yılların başında gerçekleşmiş ve ardından restorasyon işlemleri başlamış. Dışarıda bir Roma caddesinin ve eski Serdica’nın diğer kalıntılarının bayraklarını görebilirsiniz.
Ivan Vazon Ulusal Tiyatro – Ivan Vazon National Theatre
Orta Avrupa’daki abartılı binaların, pasta kreması sarayların bir kısmından sorumlu Viyanalı mimarlar Helmer & Fellner, bu tiyatro binasını 1909 yılında inşa etmiş.
Ivan Vazov Ulusal Tiyatrosu neoklasik bir mimari yapıya sahip. Heybetiyle ile bina, banknotlar üzerinde görünen ve en dramatik yapımları ile ünlü olan Bulgaristan için ikonik hale gelen bir yapı olarak karşımıza çıkıyor.
Aziz Sofya Kilisesi – St. Sofia Church
İkinci Bulgar İmparatorluğu döneminde, 1300’lü yılların başında Sofya şehrine adını veren bu kilise inşa edilmiş.
Pek mütevazi bir görüntüsü olmayan kırmızı tuğlalı görkemli binanın tarihi Bizans dönemine kadar uzanıyor. 500’lerde, eski bir Serdica nekropol kenti ve bir asır öncesinden kalma eski bir kilisenin üzerine kurulmuş. Ziyaret ettiğinizde, bu eski kilisenin kalıntılarını ve 1500 yıldan daha eski olan tarihi mezarları da görebilirsiniz.
Osmanlı zamanında cami olarak kullanılmış olan bu kilise, 19. yüzyılın başında gerçekleşen deprem sonrası minarenin aşağı inmesinden sonra tadilat yapılmamış. Zaten ardından tekrar şehrin Bulgarların eline geçmesiyle cami, kilise çevrilmiş.
Borisova Bahçesi – Borisova Gradina
Sofya’nın en meşhur parkı desek yeridir. 20. yüzyılın başında yükselen Bulgar hakimiyeti ile yapılan yapılar arasında bu park ilk sıralarda geliyor. Park, 50 yıl boyunca 3 farklı tasarımcının katkılarıyla bugünkü haline gelmiş.
İşin garibi neredeyse bi’ 50 yıldır da tüm peyzaj alanlarının orijinal halinde oluşu ve yapıda herhangi bir büyük değişikliğin olmaması. Bizde pek görülmüş şeyler değil malum, yine parklara hayran kaldık! Baharda bile bizi böyle etkilediyse yazın gidenleri neler bekliyor kim bilir?! Hemen her gün her saatte sokak sanatçıları olsa da yaz akşamları ücretsiz konserler veriliyor. Denk gelmeniz dileğiyle..
Sinagog – The Synagogue
Sofya, Balkan bölgesindeki en büyük, Avrupa’nın üçüncü en büyük sinagoguna ev sahipliği yapıyor. Bu yapı, 1909 yılında Sofya’daki büyük Yahudi nüfusu için inşa edilmiş. Viyana’da 1938’de yıkılan eski Sefarad tapınağından esinlenerek yapılan binaya aynı anda en fazla 1000 kişi sığabiliyor. Meraklılar içeri girip Yahudilere ait görselleri de görebilir.
Vitosha Bulvarı – Vitosha Boulevard
Şehrin en havalı caddesi olan Vitosha Bulvarı, tüm lüks butiklerin ve moda evlerinin konumlandığı yer olarak karşımıza çıkıyor.
Eğer bir alışveriş delisi değilseniz, kendinizi yıl boyunca karla kaplı olan büyük caddenin yüksek binaları ile çerçevelenmiş Vitoşa Dağı’nın manzarasını izleyenlerin arasında bulabilirsiniz. 🙂
Her mevsim soluklanmak için cadde üzerinde kafelerde oturup bir şeyler içilebilir. Hoş ve popüler bir buluşma noktası..
Cadde üzerinde Bulgar sanatının ilk yıllarını hatırlatmak amacıyla zarif tarzda sokak lambası direkleri yeniden tasarlanmış olması oldukça hoş. Keyifle dolaştığımız İstiklal Caddesi’nin eski günlerini anımsattı.
Vitosha Dağı – Vitosha Mountain
Sofya’nın banliyö bölgelerinin ardında 2.200 metre yüksekliğe sahip bir doğa parkının zirvesi Vitosha olan Vitosha Dağı sizi bekliyor. Vitosha’ya ulaşmanın en kolay yolu, Simeonovo gondol liftinin sizi bırakacağı dağın kayak merkezi olan Aleko’dur.
Oradan, Vitosha’nın Kara Tepesi’ne doğru yürüyüş yapabilirsiniz. Şaşırtıcı şekilde ilkbahar veya sonbaharda hava durumu iyi olduğunda, gelen ışık sayesinde sonsuza dek devam eden büyük bir platonun bir parçası olduğu izlenimine kapılacaksınız. Bizim gibi kendinizi çok da kaptırmadan güzel Sofya görüntüleri ardından tekrar aşağılara inebilirsiniz.
Vrana Parkı – Park Vrana
Vrana Parkı, 1943 – 1946 yılları arasında sürgüne giden zamanın Bulgaristan Çarı, II. Simeon’un görkemli evinin bahçesinde yer alıyor. Sürgünden dönen Simeon 2001 – 2005 yılları arasında başbakan olmuş. Park sadece hafta sonları açık ve binaların hiçbirinin içine giriş izni yok. Ancak peyzajlı bahçeleri dilediğiniz gibi gezebilirsiniz. Saray içinde rehberli turlar her saat başı yapılıyor.
[wdi_feed id=”2″]