Tarih içinde farklı kültür, gelenek ve doğal olayların etkisiyle şekillenen şehir şu an Yunanistan’ın en büyük ikinci şehri olmakla beraber Yunanistan’ın kültür başkenti olmasıyla ön plana çıkmaktadır. Bizim için en önemlisi ise Mustafa Kemal Atatürk’ün burada doğmuş olması! Adını Büyük İskender’in kız kardeşi Thessalonike’den almış sadece biz Türkler, Selanik diyoruz. Şu meşhur Selanik’te görülmesi gereken yerleri hep beraber inceleyelim.
AGI SOFIA KLİSESİ – AYASOFYA
Başlangıç noktamız neden Ayasofya Kilisesi diye soranlar olabilir. Biz rotamızı gitmeden belirledik tabi en kısa rotayı oluşturduğumdan ve Ayasofya Kilisesi, Selanik şehrinin merkezinde yer aldığından dolayı rotayı Ayasofya Kilisesi’nden başlatmış olduk.
Kilisenin kökeni 3. yüzyıla dayanmaktadır. İlk etapta bizimkiler gibi siz de “Burası tanıdık geliyor, İstanbul’da da var bu kiliseden” diyorsanız evet haklısınız. Bizim Ayasofya’ya çok benziyor.
Neden mi? 8. yüzyılda yaşanan depremlerden dolayı İstanbul yer alan Ayasofya’nın tasarımı baz alınarak yeniden inşa edilmiştir. Bir süre Venedik egemenliğine geçmiş, Katolik katedraline dönüşen yapı, 1500’lü yıllarında başında Osmanlı himayesine geçerek Selanik şehrinin merkez camii olmuştur. 1912’de şehrin Yunanlıların eline geçmesiyle Hristiyanlara iade edilmiştir. 1917’deki yangınla beraber birçok yapı gibi burası da oldukça hasar almıştır. 1988 yılında ise UNESCO Dünya Miras listesine girmiştir.
Evliya Çelebi Seyahatnemesi’nde Ayasofya Camii hakkında şu bilgileri vermektedir;
“Küçük ve büyük toplam 150 adet mihrap geçmiş sultanlara, vezirlere, vükelalara ve hayır sahiplerine ait ibadet yerleri vardır. Bunların en şereflisi, duaların kabul olunduğu Büyük Ayasofya Camii’dir. Ayasofya Camii’ni Madyon oğlu Yanko’nun Sofya şehrindeki Aysof adlı kızı yaptırmıştır.”
ROTANDA – ROMAN TEMPLE
Şehirde ilk keşfedilmesi gereken yerlerin başında gelen Rotanda, şehirdeki eski dini yapılardan biri. Kaynakların büyük kısmı da şehirdeki ilk dini yapının burası olduğunu kabul ediyor.
306 yılında inşa edilen yapı, sonrasında kiliseye, Osmanlı hakimiyeti sonrasında ise camiye çevrilmiş. Yapı neredeyse bütün dinleri yaşamış. Günümüzde bu tarihi yapının tekrardan resmi kilise haline getirme çalışmaları yapılıyormuş.
Not: Pazartesi hariç 09.00 – 17.00 arasında ziyarete açıktır.
Ulaşım: Agiou Georgiou Meydanı
ATATÜRK EVİ MÜZESİ
İlkokul itibari ile hepimiz Selanik’in varlığından haberdar oluşumuzun sebebi tabi ki “Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selanik’te doğdu.” cümlesidir. Daha yakın zamanda okuduğum “Atatürk: Bir Milletin Yeniden Doğuşu” adlı kitapta da Atamızın Selanik’i ne kadar çok sevdiğini hayran olduğu yabancı yazar Lord Kinross dile getirmektedir.
Selanik’te Atamızın doğduğu ev misafirlerin ziyaretine açılmıştır. Bu ziyaret ücretsiz olarak yapılmaktadır. Ev 3 kattan oluşmakta ve her katta Atatürk’ün hayatına ve yaptıklarına dair çeşitli bilgiler; görsel, video ve açıklamalarla biz ziyaretçilere sunulmaktadır.
Not: Her gün 10.00-17.00 arasında ziyarete açıktır.
Ulaşım: Apostolou Pavlou Sokağı, No: 17
ALACA İMARET CAMİİ – İSHAK PAŞA CAMİİ
Selanik’ten en iyi korunmuş Türk eserlerinden birisidir.
Girişte yer alan yazıta göre Alaca İmaret Camii 1484 yılında, Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamlarından ve Sultan II. Bayezid döneminde Selanik Sancak Beyi olan İshak Paşa tarafından yaptırılmıştır. Alanda, bir imaret (darülaceze) ve Medrese (ilahiyat fakültesi) bulunuyordu. Yapı, merkezi dikdörtgen bir alan ile ters bir T şeklinde, iki büyük kubbe, batı yakasında yan bölümler ve ana bir salon ile düzenlenmiştir. Yapının ana hali cemaat yeri iken, dört yan bölümde kutsal öğreti dersleri ve yemek hizmetleri alanı bulunmaktadır.
HAGIOUS DIMITRIOS – AZİZ DIMITRIOS KİLİSESİ
M.S. 324 yılında I. Konstantin Hristiyanlığı devlet dini olarak kabul ettiğinde, Selanik Hıristiyanlarının şehit olan Aziz Dimitrios’un onuruna Roma hamamlarının kalıntıları üzerine inşa edilen bir tapınak olarak bugünlere gelmiştir. Çok sayıda inanan insanın dua etmeye gelmesi ve Aziz Dimitrios’un mezarından çıkan mürün ( laden reçinesi) önemli hastalıkları iyileştirmesi sebebiyle tapınak Aziz Dimitrios ibadet merkezi haline gelmiştir. Osmanlı zamanında kilise biraz zarar görse de bugünlere sağ salim gelmiştir. Şu anda ücretiz ziyaret edilebilmektedir. Aynı zamanda ibadete de açıktır. Bizim camii ziyaretleri gibi üst baş kıyafetlerine dikkat etmek gerekmektedir.
Not: Her gün 08.00-22.00 arasında ziyarete açıktır.
ANO POLI – BİZANS SURLARI
Selanik üst kasabası olarak karşımıza çıkmaktadır. 1917 yılında çıkan yangında büyük hasara uğramıştır. Eski kentin en yüksek ve en kuzey kısmında yer alır.
Bölgede detaylı arkeolojik kazılar yapılmamış olsa da, Helenistik dönem boyunca Roma ve Bizans dönemlerinde sürekli olarak yerleşim yapılmadığı tahmin edilmektedir. Bu sebeptendir ki ilk yerleşimler göçmen Türkler tarafından 17. yüzyılda olmuştur.
Yüksek dediysek gerçekten gitmesi, çıkması, inmesi zorlayıcıdır. Bu sebeple bu bölgeyi keşfetme hedefindeyseniz ki arabanız varsa şanslı sayılırsınız. Tabi araba yoksa da antrenmanlı olanlar için pek zorlayıcı olmayabilir. Bizim tercihimiz sıkı bir yürüyüşle tırmanış oldu!
Tepe çıktık, peki ne ile mi karşılaşıyoruz?
Osmanlı döneminden kalma evler ve klasik Osmanlı mimarisi örnekleri, yani Bizans döneminde korunma amaçlı inşaa edilmiş olan kale ve duvarları tabi ki Trigoniou Kulesi de siz gezginleri bekliyor.
LADADİKA BÖLGESİ
İsmini, bölgede uzun yıllar önce bulunan ve çeşitli yağ ve yağ ürünleri satılan dükkanlardan almaktadır. Bu arada Yunan dilinde yağ, ‘ladi’ anlamına gelmektedir.
Gerçek Yunanistan’ı hissetmek istiyorsanız, Yunan ezgileri, meze ile sarhoş olmak isterseniz gitmeniz gereken tek yer: Ladadika! Selanik Osmanlı egemenliğindeyken bir pazar alanı olarak bilinen Ladadika, aslında Selanik’in eskiden nasıl göründüğünü en iyi şekilde yansıtan yerlerden biri.
Ladadika, Selanik ziyaretinde kesinlikle kaçırılmaması gereken bölgelerden biridir.
ARISTOTELOUS MEYDANI
Her şehirde ana bir meydan olduğu gibi Selanik’te de karşımıza Aristotelous Meydanı çıkmaktadır. Fransız mimar Ernest Hebrard tarafından, 1917 sonrasında şehri yok eden felaket sonrası yeni şehir planlaması için tasarlanmıştır.
Meydan oldukça heybetli bir görünüme sahip olmasıyla beraber, Selanik’in görsel eksikliğini bir nebze olsun arttırmaktadır. Meydandan aşağı doğru indiğinizde ise denize bir selam çakıyorsunuz. Selanik en sevdiğim özelliği ise her yol denize çıkıyor!
WHITE TOWER – BEYAZ KULE
Bu kule şehrin tam anlamıyla simgesi haline gelmiş. İster ‘Turist Info’ ofislerine gidin isterseniz de dağıtılan broşürlere bakın ilk sırada bu kula yer almaktadır.
Kulenin, II. Murad 1430 yılında Selanik’i ele geçirdikten sonra Osmanlı tarafından Eski Bizans Kulesi yerine yapıldığı söylenmektedir. Kimi tarihçilere göre kule Mimar Sinan imzası taşımaktadır. Bir zamanlar hapishane olarak da kullanılan kule aynı zamanda ‘Kanlı Kule’ adıyla da biliniyormuş. 1912 yılında Yunanlıların eline geçen kule beyaza boyanarak sembolik olarak kötü namından arındırılmaya çalışılmıştır. Zaman içinde beyaz boya kaybolmasına rağmen kulenin ismi aynı kalmıştır.
Not: Pazartesi hariç 08.00 – 15.00 arasında ziyarete açıktır. Giriş ücretlidir.
GALERIUS’S PALACE
Bulgaristan doğumlu olan Galerius, Roma İmparatorluğu’nda önde gelen rütbeli askerlerden biriydi.
299 yılında Galerius Perslere karşı kazandığı son zaferde sonra yerleşmek için Selanik’i seçti. Bu Roma şehrinin güney doğu bölgesinde 150.000 metre karelik Rotanda’dan denize, doğu tarafından Aya Soyfa kilisesine kadar uzanan çok büyük bir arazide gösterişli bir saray bloğu inşa etti. Burada sadece saray görevlileri ve uşakları kalmıyordu, şehrin türlü hizmet binaları ve tapınakları da yer alıyordu.
Yunanistan turundaki diğer yazılarımız merak edenler için linke tıktık!