İkinci güne Antakya gezilecek yerler ile devam.. İlk günü okumayanlar için linki buraya bırakıyoruz.
Şirin mi şirin otelimiz Kavinn ‘in güzel kahvaltısıyla uyanıyoruz.
Özeni, dekorasyonundan servisine hissedilen Kavinn Butik Otel’de Hatay/Antakya insanlarının sıcaklığı var! Kırmızı kapıları ince zevkli dekorlarıyla fotoğraflarımıza renk verdi, karşılamada portakallı içecekleri ve odalarda mevsimin çağlası gibi zarif ikramlar geldi, ya ev yapımı güzelim reçelleriyle yöresel lezzetleriyle süslenen unutulmaz kahvaltısı!
9 odalı mini mini bu konağın restore edilmesiyle turizme kazandırılmasına çok sevindik. Esra Hanım’ı tebrik ederiz. Avlunun güneş ışığıyla aydınlandığı, bol sohbetli kahvaltı sofrasını paylaşanlara ve çalışanlarına selam olsun☺ İşini keyifle yapan butik otellere desteğimiz sonsuz👍
Kahvaltıda Has Bahçe’de tattığımız bir çok şey var ama ürünler butik olarak hazırlandığı için daha bir leziz. Taze kekikten yapılan salata buranın halhalı zeytin ve tuzlu yoğurt ise yine Hatay kahvaltısının favorileri seçiliyor.
Bu arada bahsetmeden olmaz: şekersiz reçelleri tatmanız şart! Bu reçeller meyvenin kendi tadı ve aromasını tamamen hissettiriyor, yerken sizi ağdalı bir reçel kıvamında olmadığı için baymıyor. İstanbul Galata’daki Privato Kafede yemiştim en son bunlar hatta bir tık daha iyi. Bizim elma, çilek ve ayvadan deneme fırsatımız oldu, mevsime göre çeşitlenebilir.
Güzel kahvaltı sonrası, otelimizin de bulunduğu Eski Antakya sokaklarında 2. Gün rotamıza başlıyoruz:
Eski Antakya Evleri, Antakya Merkez
Eski şehir merkezinde, yapılaşma nedeniyle sokaklarda yürürken evlerin dış duvarların ardına kamufle olduğunu görüyorsunuz. Genelde olduğu gibi evin dış kapısı direk sokağa açılmıyor. Mahremiyetin gözetildiği evlerde Avrupa’daki avlu sistemi var.
Daracık tünellerin ardındaki kapılardan geniş avlulara ulaşılıyor. Avlulardan dağılan taş evlerde ise sıra sıra kapılar. Odalar ve onlardan ayrı bir köşede mutfak ve banyolar. Avludan başınızı gökyüzüne doğru kaldırdığınızda “Ne büyük şans” diyorsunuz! Yaşam alanlarının gökle böylesi yakın olması nefes aldığını hissettiriyor.
Bölgede 350’den fazla tescilli Antakya Evi bulunuyor. Kimisinde kalabilir, kimisinde bir kahve içebilirsiniz bugün… Biz Kavinn’de çok güzel bir deneyim yaşadık. Minik bir butik otel olduğu için her zaman yer bulamayabilirsiniz. Rezervasyon önceden şart tabii. Yine beğendiğimiz Jasmin Butik Otel de bir başka alternatif olarak düşünülebilir. Hangisinde kalırsanız kalın diğerinde aklınız kalmasın kahveye bekler bu misafirperver otel sahipleri. 😊
Sokaklar büyülü gibi, gündüz gezmenin güzelliği yanında dün gece de onaylandı ki gece gezmesi de şahane. Biz Mart sonu geldik malum, havalar güzelleştikçe gece gezmeleri de daha keyifli olacaktır. Akşam yürüyüşünü yapılacaklar listenize alın.
Kafe ve restoranlar turizme katılmak üzere hareketli, gece hayatı için alternatifler var. Biz yorgun olduğumuz için gece bu mekanlara uğrayamadık ama kaliteli vakit geçirmek için gözümüze kestirdiğimiz bir yer de olmadı. En cezbedicisi meydandaki sokak sanatçılarıydı!
Habib-i Neccar Camii, Antakya Merkez
Hatay ilklerin şehri. İlk kilise, ilk ışıklandırılan cadde derken bugünkü Türkiye toprakları içinde ilk inşa edilen camii de Habib-i Neccar Camii’dir. MS 636 yılında Ebu Ubeyde Bin Cerrah’ın komuta ettiği ordulardan biri Hatay’ı İslam topraklarına katmış ve camii fethin sembolü olarak inşa edilmiştir. Osmanlı dönemine kadar fethedilen toprakların hakimi bir kilise yapmış burayı bir camii.. Günümüze gelen camii ise Osmanlı döneminde yapılmıştır, minare 17. yüzyıla, güzel şadırvanı da 19. yüzyıla aittir, 2006’da ise son restorasyonu tamamlanmış önemli bir dini merkez.
Camiinin ismi arkasında yükselen dağ ile de aynı adı taşıyor. Habib-i Neccar isimli zat için günümüze gelen bir çok rivayet var, Antakya’da yaşayan bir marangoz(Neccar) olduğu ve Hz. İsa’ya ilk inananlardan olduğu biliniyor. Hatta Hz. İsa’nın elçilerinin halkı Hakk’a inanca daveti esnasında şahitliği ve elçilerle beraber bu olay sırasında şehit olmasına dair hikaye Yasin suresinde de geçer.
Ona dair hikayelerinböylesi efsaneleşmesi konusunda tüm bunların da önemli bir payı var elbette. Bugün tüm dinlerden ziyaretçileriyle dinlerin kardeşliği ve tevhid inancı için çok önemli bir kişi, önemli bir mekan.. Hristiyan veya müslüman aynı mekanda birlikte dua eder burada, Habib-i Neccar’ın türbesi de Hz. Yunus ve Yahya ile birlikte camii içinde bulunur.
Ulu Camii, Antakya Merkez
Memluklular tarafından yapılmış Ulu Camii, çarşının hemen içinde yine kesme taş ile yapılmış. Büyük bir camii, avlusunda dinlenmelik. Ve yine pek çok camii gibi minare detayı ilgimizi çekiyor.
Sarımiye Camii, Antakya Merkez
Sarımiye Camii’nin kapısı Katolik kilisesine selam ediyor. Bu selamlaşma Hatay halkının hoşgörüsü ve bu kucaklamanın habercisi. Ne güzel bir yerde yaşıyoruz, tüm dinlerin barış içinde yaşadığı böyle bir bütünü görebiliyoruz.
Sarımiye’nin yanıbaşında bir ipek tezgahından sesler geliyor. Oraya doğru yöneliyoruz, dükkanda renk renk desen desen el dokuması yerli ipek ürünler var. İlgililerine 😊
Cindi Hamamı, Antakya Merkez
Hemen Sarımiye Camii’nin yanı başında tarihi bir de hamam var. Biz vakitlice gelsek hamam keyfi yapmak çok isterdik. Aklınızda bulunsun diye buraya da not ediyoruz.
Antakya Musevi Havrası, Kurtuluş Cad.
1700’lü yıllarda Havraya dönüştürülen bu mekanı da not etmek istedik. Ceylan derisi üzerine yazılı bir orijinal Tevrat’ın burada korunduğunu duyduk. Kurtuluş caddesi üzerindeki yürüyüşünüzde göreceksiniz. Kapının ardına kapalı olduğu için geçemedik. Önemli günlerinde ziyarete ve ibadete açık. Bir konuk evi de mevcut.
Antakya Uzun Çarşı
Renk renk, doku doku güzelim çarşı saat 08.00’de açılıyor. Çarşının giyim-kumaş mağazaları Pazar günü kapalı ama bizim gezi amacımız eve dönüş öncesi alışverişimiz için gerekli her yer açık. 😊
Malum baharatlar güzel yemeklerin sırrı, burada yerel görünüş ve dokusunu korumuş bir çok aktar var. Sumaktan zahtere, dağ kekiğinden defne yaprağına buraya özgü bizim de sayamadığımız pek çok baharat ve bitkiyi bulmak mümkün. Menengiçi de görüp bilgi alabilirsiniz.
Yine burada dikkatimizi çeken bir başka kültür: kasapçılık ve pişirim adındaki fırınlar. Öyle yaygın ki fark etmemeniz mümkün değil. Araştırdıktan sonra görüyoruz ki bu kültür Hatay’daki gurme oluşumun destekleyicisi. Özel taş fırınların kasaplarla koordine çalışması, kasabın müşterinin istediği yemeğe göre etin en güzel yerini seçmesi, tarifler oluşturması ve fırında sizin için pişirmesi tüm bunlardaki haksız rekabeti önlemek ve esnafa destek için bir oda altında toplanması tam anlamıyla şahane!
Taş fırında pişirilen tepsi ve kağıt kebabı, yanında güzelim fırın pideleriyle hakikaten dillere destan 😋 Pöç Kasabı, Uzun Çarşı’da tepsi ve kağıt kebabı için en meşhur olanlardan. Biz 07.00’de fırının kapanmasıyla burada deneyemedik. Siz denerseniz yorumlarınızı bekleriz..
E güzelim kebapların sonunda güzel tatlılar damakları şenlendirsin. Künefesi, taş kadayıfı meşhur malum. Uzun çarşıda hanımların bu lezzetleri elde yapması için bir çok kadayıf ustası halen eski tekniklerle kadayıfı taza taze hazırlıyor.
Bu güzel kadayıf da deniyor. Biz güzel mi güzel künefeyi Abdo Bey’in önerisiyle Ferah Künefe’de yedik. Ocak üstünde pişiriliyordu ve lezizdi! Yalnız yanında çay olsun isterdik. Yine paketlerimizi yanımıza aldık, şerbeti ayrı künefesi ayrı şekilde.
Odun ateşindeki meşhur künefeyi Çınaraltı Künefecisi, Çarşı’da denemek üzere listemize almıştık ama Cumartesi akşam yetişemedik, Pazar sabah gezimizde de daha ateş hazır değildi. Kısmet değilmiş dedik, sizlere güzel künefe denemesi için bıraktık. Yöresel ürünlerden seçtik alışveriş zamanı!
Kurşunlu Han, Yeni Camii Mah.
1600’lü yıllardan günümüze gelmiş yapı 2017’de tekrar restorasyonu tamamlanarak hizmete açılmış. İçindeki küçük küçük dükkanlar ve kafeler, geniş avlusuyla tekrar kazandırılmasını görmek çok güzel.
Affan Kahvesi, Kurtuluş Cad.
Merkez rotamızın son soluklanması tarihi havasını koruyan Affan Kahvesi oluyor. Aracımızı sokağına park ettik, geçerken dikkatimizi de çekti.
Dıştan güzel görüntüsünün yanında Zübeyir Bey ile tanışıp hikayesini de dinleyince ayrı bir hatırası oldu bizde.
100 yıl önce daha elektrik yokken kurulmuş kahve, elektrik geldiğinde makara sistemi ile çözmüşler aydınlatma sorununu. Bugün de aynı sistem kahvede mevcut diyor Zübeyir amca, sandalyeler ve kasanın bulunduğu masa ise 70 yıllık.
Arkada asmaların altında dinlenebileceğiniz şahane bir kısım da var, bizim gibi kahve de içebilirsiniz. Hatay’ın şerbetli tatlılarına mola verip bir haytalı da deneyebilirsiniz.
Asi Nehri
Ve sokakların tümünün ona vardığı Asi nehri! Şehir merkezinde kenarından yürürken Avrupa’da nehrin kenarına kurulmuş kentlerden birinde hissediyorsunuz kendinizi. Tertemiz Asi, şehre sanki başka bir mizaç katıyor.
Savon Hotel, Kurtuluş Cad.
9. yüzyılda zeytinyağı ve sabun fabrikası olarak kurulan bu tarihi bina günümüzde otel olarak kullanılıyor. İlk inşasından buna yana orijinalliği koruyan yapı, yanlarda odalar ve ortada büyükçe bir avlu bulunmasıyla tipik bir U bina konseptinde inşa edilmiş. Hatay, Akdeniz bölgesinde yer almasına rağmen bu tarz mimari yapılar genelde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Gaziantep ve Urfa civarlarında yaygın.
Cumhuriyet zamanında fabrika Fransızlar’dan satın alınan bina 20. yüzyılın ortalarına kadar faaliyetlerini sürdürmeye devam etmiş. 1950’lerden 2001’e kadar kapalı olan bina, 2001 yılında otel konseptiyle Hatay’ın simgesi olma yolunda Türkiye’ye kazandırılmış.
Not: Fabrikadaki sabun kokusunu hala yaşatmak amacıyla her yerde küçük küçük sabunlar yerleştirmişler. Her yer müthiş derecede güzel sabun kokuyor. Bizim gibi otelde kalmadan da ziyaret edebiliyorsunuz. Hatta kafetaryasında çay/kahve bile içebilirsiniz.
Verda sabun kapalıydı, defne sabunlarında ve diğer ürünlerde aklımız kaldı.
Antakya Aromatik Bitkiler Müzesi, Ayyıldız Sk. No:8
Defnenin hikayesini yazmıştık Anadolu ile Akdeniz’in kesiştiği bu güzel coğrafyada yetişen yüzlerce endemik bitki var. Antakya tek başına Türkiye’nin tüm maydanoz ihtiyacını karşılıyor. Samandağ içinse Türkiye’nin sebze meyve deposu deniyor. Bu verimli topraklara yakışır şekilde 2012’de bir Antakya Evi’nin restore edilmesiyle Tıbbi ve Aromatik Bitkiler müzesi oluşturulmuş. Bir çok bitki ve şifalı ot sergileniyor. Bilgiler paha biçilemez tabii ama giriş ücretsiz.
Saint Pierre Kilisesi, Küçük Dalyan Mah.
Dünyadaki ilk mağara kilise, Hz. İsa’ya inananların ismi ilk kez burada Hristiyanlıkla verilmiş. Bugün Hac ve ziyaret maksadıyla ziyaret edilen kilise Hristiyan Hatay Türkleri için de çok önemlidir. 08.30’da açılıyor
İskenderun
Rotamızı İskenderun’a çeviriyoruz. Yol çok güzel! Amik Ovası ve uçsuz bucaksız yeşil, peşinden gelen mavi deniz…
Biz ailesel nedenlerde İskenderun’a çevirdik ve günümüzün yarısını aile dostları ile geçirdik ama İskenderun’a, Amanos’a ayrıca geleceğiz sözümüz var. Bu seferlik sahilde güzel kareler çektik, Petek Pastanesi ‘nde güzel tatlılar denedik. Avusturya’dan farksız dekoru ve konseptiyle gittiğimiz en güzel pastanelere ilk sıradan girdi bile!
Hatay’da Güvenlik
Suriye’deki savaş nedeniyle Hatay rotamızı duyan herkes “Hatay güvenli mi?” sorusuyla hatırlattı bu konuyu, oradayken de çokça soru aldık. Bu soru ve uyarılara yanıt olsun, gidince de gördük ki savaşın etkisiyle Hatay ekonomi de eski canlılığını yitirmiş. Biz gezerken güvensiz hissettiğimiz bir an yaşamadık. Merkez ve turizme açık noktaları gezdik, Hatay Havalimanı’ndan araç kiralayarak tümüne kendimiz ulaştık.
Sınır bölgesinde de bir sıkıntı olmadığını, köylerin boşaltılmadığını merkezdeki halktan duyduk. Yine de Hatay’ı gezmeniz için heveslendirici olurken kimse ya da hiçbir an için güven veremeyiz. Burada yazılanlar ve oradaki güzel zamanlar bizim deneyimimizdir. Gitmek isterseniz siz ve aileniz için güvenli olduğundan emin olmadan yalnızca Hatay’a değil hiçbir yere gitmemenizi öneririz. 😊
Bonus: Gidemedik ama meraktayız doğrusu, yine geleceğiz
Gazelle gazelle adı verilen dağ ceylanları koruma altında bu köyde. Perişan Köyü’nde yedi erkek ve yedi dişi ceylan ile başlamış bu serüvende koruma altında bir üreme çiftliği var. Soylarının tükenmemesi için kurulan çiftlik başarıya ulaşmış, bugün ceylan sayısı 500’ün üzerinde!
Bir başka Anadolu şehri keşfinde görüşmek üzere..