Brüksel, Avrupa Birliği’nin başkenti olması yanı sıra birçok Avrupa şehrine yakın olması bir milyon insanın yaşadığı Brüksel’i oldukça çekici kılıyor. Diğer Avrupa şehirlerinden farklı olarak Brüksel’de tarihi doku daha fazla korunabilmiş. Savaş zamanı en az hasar alan bölge olarak tarihini rahatlıkla bugünlere getirebilmiş. Gelelim bu tarihini korumuş, şirin şehrimizde gezilecek yerlere..
Büyük Meydan – Grand Place
Brüksel’de hareketlilik dendiği an akla gelen meydan! Aynı zamanda da şehrin en turistik yeri diyebiliriz. Her yol Roma’ya çıkar misali Brüksel’de de her yol bu meydana çıkar. Meydana şöyle bir göz attığınızda gözünüze ilk çarpan yapı Hotel de Ville aynı zamanda Belediye Sarayı olarak da biliniyor. Heme yürüyüş mesafesinde ise Kralın Evi yani Maison du Roi var. Burada aynı zamanda Brüksel Kent Müzesi sizi karşılıyor. Kimisine göre ilgi çekecek bu yerler kimisine göre de pek ilgi çekmez. Ama biz orta çağ mimarisini ve yapılarını seviyoruz! 😊
Bu büyük meydanda yapılar dışında meşhur kafeler, alışveriş merkezleri de var. Ara sokakları şehrin ipuçlarıyla dolu. Yazları bu meydanda çiçek pazarı kuruluyor, akşamları ise konser veriliyor. 15-18 Ağustos arasında kutlanan “Tapis de Fleurs” yani Çiçek Halısı zamanında etraf çiçek bahçesinde dönüyor.
Not1: Victor Hugo ve Voltaire’in kısa süreli de olsa yaşadığı binalar buralarda.
Not2: Kent Müzesi giriş fiyatı 4€, öğrenci 3€ ve eğer Brussels Pass ‘e sahipseniz giriş ücretsiz.
Ulaşım: Şehir merkezindeyseniz yürüyerek meydana varabilirsiniz. Tramvay kullanacaklar 3, 4 ve 32 numaralı hatlar ile “Beurs” durağında inerek ulaşabilirler.
Manneken Pis
Manneken Pis bir başka adıyla İşeyen Çocuk Heykeli, Brüksel’in sembollerinden olan heykeldir. Şehrin dünyaca ünlü meydanı olan Grand Place’e yakın bir konumda bulunan heykelde işeyen küçük bir çocuk betimlenmektedir. 17. yüzyılın başında yapılan heykel, 61 cm uzunluğunda.
Brüksel gezilecek yerler listemizin ikinci sırasında yer alan Manneken Pis’in kim olduğu veya yapılışı ile ilgili birçok hikaye bulunmaktadır. Bu hikayelerden birçoğu işeyen çocuğun ajan olmasını konuşurken bir kısmı ise kaybolan bir çocuğun anısına ailesi tarafından yaptırıldığını söylüyor.
İşeyen Çocuk Heykeli’nin kıyafetli de görebiliyoruz bundandır ki bir de gardırobu mevcut. Yeryüzündeki değişik yerlerden gelen yaklaşık 1000 kıyafetten oluşan devasa bir gardırop! Bu gardıborbun en ilginç kıyafeti ise Santa Claus kıyafetidir. Genelde özel durumlarda bu kıyafet heykele giydiriliyor. Yılbaşında ise Noel Bana kıyafeti giydiriyorlar.
Not: Kentte düzenlenen Bira Festivali zamanı çeşmeden su yerine bira akıyor! 😬😋
Belediye Binası – Hotel De Ville
Grand Place Meydanı’nda yer alan binaların en görkemlisi olan gotik yapı Belediye Binası olarak kullanılıyor. Kulesi sayesinde şehirde kaybolmamanızı sağlıyor. 1695 yılında Fransız bombalamasında şehirde ayakta kalan tek yapı.
Grand Place yakınında gezilecek birkaç müze var. Meydandan uzaklaşmadan bu müzeleri de anlatalım, sonra yavaş yavaş merkezden uzaklaşacağız.
Brüksel Gezi Rehberi yazımız için sizleri buraya alalım.
Belçika Bira Müzesi – Belgian Brewery Museum
Belçika denildiğinde, hep çikolata gelir akla ama ülke birası ile de oldukça meşhur. Bundan yola çıkarak Brüksel’de meraklıları için bir müze oluşturulmuş. Daha önce Amsterdam’da gittiğim Heiniken Bira Müzesi’ne benzer bir müze var.
Müzeye ait detaylı bilgi için linki buraya bırakıyorum.
Not: Her gün açık olan müzeyi 10.00 – 17.00 saatlerin arasında ziyaret edebilirsiniz. Her ayın ikinci pazar günü 14.00-17.00 arasında bira yapımını anlatan tura katılabilirsiniz. Bira müzesi turu 2 saat 30 dakika sürmektedir. Yetişkin ve öğrenci ücreti 6€, eğer Brussels Pass ‘e sahipseniz giriş ücretsiz. Bu ücretin içinde içeride ücretsiz bira içme hakkınız oluyor.
Museum of Original Figures
Meydana yakın epey müze var dedik. Şimdi de geldik en tatlılarından bir tanesine MOOF olarak bilinen ve çizgi kahramanlarının figürlerinin sergilendiği müze. Hani çocukken hep içinde olmayı hayal ettiğimiz Şirinler Köyü, maceralarına hep kendimizi kaptırdığımız Tenten, ıspanakla güçlenen Temel Reis, Safinaz ve dahası! Biraz çocukluğa dönmek istiyorsanız gitmeden olmaz. Müzeye ait detaylı bilgi için linki buraya bırakıyorum.
Not: Müze çoğu yerde olduğu gibi pazartesi günleri kapalı. Salı-Pazar günleri açık olan müzeyi 10.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. 25 Aralık – 1 Ocak tarihleri arasında müze kapalı. Çizgi kahraman figürlerinin sergilendiği müzeye eğer Brussels Pass ‘e sahipseniz giriş ücretsiz.
Ulaşım: Merkez tren istasyonuna oldukça yakın olan müzeye, Line1 veya Line5 metro hattını kullanarak, 92 veya 94 numaralı tramvayı kullanarak veya 27, 29, 34, 38, 63, 65, 66, 71, 71N veya 95 numaralı otobüslerden birini kullanarak ulaşabilirsiniz.
Musee Du Costume et de la Dentelle
Biz de olduğu gibi Belçika’da da dantellerin yeri çok ayrı ve bu müzede Belçika’nın eşsiz yerel mirasını gözler önüne seriyor. Bu müze de Grand Place ‘e pek yakın olup, müzede kostüm, aksesuar ve dantel temalarına sahip geçici sergiler düzenleniyor.
Not: Müze çoğu yerde olduğu gibi pazartesi günleri kapalı. Salı-Pazar günleri açık olan müzeyi 10.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti yetişkin 8€, öğrenci 4€ ve eğer Brussels Pass ‘e sahipseniz giriş ücretsiz.
Galeries Royales St. Hubert
Grand Place çevresine gezmeye devam ediyoruz. Cam tavanlı, gösterişli alışveriş merkezlerinin Avrupa’daki ilk örneklerinden biri olan bu güzel galeri aslında üç pasajdan oluşuyor.
19. yüzyılın ortalarında tamamlana bu galeri, 200 metrelik cam tavanı ile gerçekten de insanı etkileyici bir yapıya sahip. Bu özelliği ile de Avrupa’nın en şık pasajı olarak listelere çoktan geçmiş. Öyle ki Baudelaire, Alexandre Dumas ve Victor Hugo gibi ünlü Fransız edebiyatçılar bu pasajda takılır, sohbet ederlermiş.
Not: Pasajın belirli kapanış saati yok, her mağazanın belirli bir kapanış saati var. Tabi ki pazar günü bu pasajda açık dükkan bulmak çok zor.
Ulaşım: Merkez tren istasyonuna oldukça yakın olan müzeye, 3, 4, 51, 92 veya 94 numaralı tramvayı kullanarak veya 48, 71 veya 95 numaralı otobüslerden birini kullanarak ulaşabilirsiniz. Ayrıca pasaja Rue de l’Ecuyer, Rue d’Artenberg, Rue des bouchers veya Rue du Marché aux herbes sokaklarından giriş var.
Catedral Des St. Michel et Gudule
Brüksel’de bulunan kiliselerden bir tanesidir. 1100’lü yıllardan kalma bu devasa yapı 1962 yılında katedral olmuştur.
Gotik mimari özellikleri öne çıkartılarak, restore edilen yapıda, Kraliyet ailesinin merasim törenlerinin burada düzenlendiği biliniyor. Ayrıca Victor Hugo, yapıyı gotik mimarisi örneklerinden en sade olanı olarak betimlemiştir.
Not: Katedrali, Pazartesi-Cuma 07.00-18.00, Cumartesi günleri 08.30-15.30 ve Pazar günleri ise 14.00-18.00 arasında ziyaret edebilirsiniz. Kiliseye giriş ücretsiz, hazineleri ve kriptaya giriş ise ücretlidir.
Ulaşım: Parc ya da Gare Centrale metro istasyonlarından buraya ulaşabilirsiniz.
Parc de Bruxelles – Warandepark
Şehrin merkezinde yoğun gezi sonrası burada dilediğiniz gibi dinlenebilirsiniz. Parkı bulmak için merkezden fazla uzaklaşmanıza gerek yok. Parc de Bruxelles, şehrin tam ortasında yer alıyor. Yiyecek ve içeceklerinizi alarak burada sessizliği ve huzurun tadını çıkartabilirsiniz. Moskova’da olduğu gibi burada da “Neden İstanbul’da böyle park yok?!” diye düşünmedik değil!
Ulaşım: Parc ya da Gare Centrale metro istasyonlarından buraya ulaşabilirsiniz. Katedralden yürüme mesafesinde yer alan park aynı zamanda Place Royal’e de yürüme mesafesinde yer alıyor.
Place Royal
Kraliyet Ailesi’ne ait resmi saray muhteşem, ihtişamlı bir yapı olarak karşımıza çıktı. Bu muhteşem yapı Kraliyet Ailesi’ne ait olsa da günümüzde bu amaçla kullanılmıyor. “Neden mi?” diyorsunuz sorunun cevabı aşağıda..
1700’lü yıllarda sarayın inşası başlamış. Ancak günümüzde karşımıza çıkan bina ilk bina olmasa da eskisine oldukça benzediğini öne sürülüyor.
Place Royal, iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Coudenberg Manastırı olarak inşa edilen bölümden sonra iki kısım birleştirilmiş ve Place Royal oluşturulmuştur. 20. yüzyılın başında sarayın kraliyet ailesi için sade bulunması nedeniyle saray genişletildi ve ön yüzü mimari açıdan zenginleştirilip ön bahçeler eklenmiştir.
Not: Temmuz-Eylül aylarında 10.00-16.30 arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücretsiz.
Ulaşım: Parc ya da Gare Centrale metro istasyonlarından buraya ulaşabilirsiniz.
Cinquantenaire Parkı
Belçika’nın özgürlüğünün 50. yılına ithafen yapılan zafer takının bulunduğu parktır. Aslında “Cinquantenaire”, “Ellinci yıl dönümü” anlamına geliyor. Park 30 dönümlük arazi üzerine 1880 yılında kurulmuştur. İçerisinde harika bahçeler, küçük göletler, şelaleler ve değerli eserler bulunmaktadır. Yukarıda bahsedilen takten geçerek parkın içerisinde bulunan Autoworld ve Askeri Müze’ye erişebilirsiniz.
Not: Her iki müzeye de Brussels Pass ile giriş ücretsiz. Autoworld’e normal giriş €9, Askeri Müzeye giriş ücretsiz.
Ulaşım: Parka metro ile ulaşacaksınız, Schuman veya ?Merode istasyonundan buraya ulaşabilirsiniz. Bu park merkeze pek yakın olmadığı için toplu taşıma tercih edilebilir. 👌
Horta Museum
Mimar Victor Horta’ya ithaf edilen müze olarak karşımıza çıkıyor. Şehrin oldukça dışında kalan müze, mimarın kendi evinden müzeye dönüştürülmüştür. Brüksel, yeni sanat akımında 20. yüzyılın başkenti kabul ediliyor. Kentin hızlı gelişimi, mimarisi, kullanılan dekoratif eşyalar ve süslemeler müzede yaşanan dönemi birebir hissetmenizi sağlıyor.
Not: Salı-Pazar günleri 14.00-17.30 arasında müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Yetişkin 8€, öğrenciye 4€ giriş ücreti vardır.
Ulaşım: Müzeye 54 numaralı otobüse veya 81, 9191, 92 veya 97 numaralı tramvay hatlarından birisi ile ulaşabilirsiniz.
Mini Europe
İstanbul’da çok benzeri olan bir yapıyla karşı karşıyayız 😄 Bizlere hiç yabancı gelmeyecek ama bir o kadar da ilgimizi çekecek Mini Europe 1989 yılında açılmış. Bu yapıda 80 Avrupa şehrine ait 350 minyatür yapı 1/25 ölçeğinde sergileniyor. İsterdik ki Türkiye’den de 1-2 yapı olsun ama maalesef.
Not: Mini Europe girişi 14€. Mini Europe + Atomium paketini alırsanız 23.6€, öğrenci 21.5€. Brussels Pass ile biletleri 2€ indirimli alıyorsunuz.
Ulaşım: Mini Europe ile çok yakın olan Atomium merkezin bir hayli dışında kalıyor. Yani yürüyerek gidilecek mesafede pek değiller. Metroyu kullanıp Heysel durağında inerek ulaşabilirsiniz.
Atom Müzesi
2012 yılında buraya ilk gelişimden bir fotoğraflar ile başlayayım!
Bu yapı Brüksel dendiğinde akla gelen ilk yapı desek yanlış olmaz. Peki olayı nedir?
Demir kristalinin 1:165 milyar ölçeğinde büyütülmüş halini 1958 yılında Brüksel Dünya Sergisi için Mimar André Waterkeyn tarafından tasarlanmış. Gezilecek yerler listesinde kesinlikle olması gerekiyor!
Not: Haftanın her günü 10.00-18.00 arasında ziyaret edebilirsiniz. Atomium girişi üreti 11€, öğrenci 8€.
Ulaşım: Yukarıda da bahsettiğimiz gibi yürüyerek gidilecek mesafede değil. Metroyu kullanıp Heysel durağında inerek ulaşabilirsiniz.
Brüksel gezimiz burada son buluyor. Devamına buradan ulaşabilirsiniz.
[wdi_feed id=”2″]