Nasıl başlasak bilmem! Bizi bizden alan bir şehir oldu Kopenhag! Nordik seyahatimize daha başlamadan araştırmalarımız sonucu beklentimizi belirli bir seviyeye yükseltmiştik ancak gelip, görünce bizi burada yaşamaya ikna edercesine ayrı bir seviyeye çıkardı. Aşk olsun… Canım Nordik ülkeleri!
İskandinavya seyahatimizin en güzel destinasyonlarından biri olan Kopenhag’a Malmö’den trenle geldik. Bu yazıda Kopenhag’da neler yaptık, ne yedik ne içtik; Kopenhag nasıl gezilmeli, nasıl gezilmemeli tüm sorularınızın yanıtlarını bizim deneyimlerimizle bulacaksınız ☺ Kopenhag gezi rehberine basıldığımız şehir için keyifle yazılsın..
Yazının detaylarına girmeden önce bizi Instagram ve Facebook sayfalarımızdan beğenip, destek olabilirseniz çok mutlu oluruz ☺
Kopenhag Kaç Günde Gezilir?
Trenle yaptığımız İskandinavya rotamızın duraklarından biri olan Kopenhag’a 1 tam gün, 2 gece ayırdık. Ancak daha şehirden dönmeden, en yakın arkadaşlarımıza bahsederek seneye buraya rota planlama başladık. Gezmek için değil de ayrıca bir tatil yapıp, keyif yapmaya gelmek lazım buralara. Sadece bu şekilde Kopenhag isterseniz 2 gün yeter, eminiz çok da keyifli olur. Ama bir de Kopenhag çevresi gezilecek yerler var. Biz buraları da gezdik, dilerseniz Kopenhag Çevresi Gezilecek Yerler yazımızdan okuyabilirsiniz. Biz Danimarka’ya toplamda 4 gün ayırdık. Belki de daha fazlası ayrılmalı, insan bu ülkede yaşamak, biraz daha deneyimlemek istiyor.
Gelmek için olmazsa olmazlardan Schengen Vize niz varsa alın uçak biletlerini, yollara düşün.. Vizemiz yok diyorsanız Yunanistan, İtalya gibi nispeten daha kolay vize alabileceğiniz ülkelere başvurun ve iki seyahati birleştirin. Birdi iki yaptık tatil planını, hem olunca uzunca vize almak en güzeli, malum ☺
Kopenhag’a Ne Zaman Gidilir?
Biz yaz sıcağında pek gezmeyi sevmediğimiz için İskandinavya’nın en güzel zamanı olan bahardan yaza geçiş dönemini tercih ettik. Tam anlamıyla Haziran’da İskandinavya’yı baştan aşağı fethettik. Size de tavsiyemiz Mayıs – Haziran aylarından birinde gitmeniz. Temmuz yazmadık çünkü Haziran’da bile yeteri kadar bunalttı Kopenhag, daha serin bekliyorduk ancak rotamız içerisindeki şehirlerden en güneyde olanıydı. Haliyle sıcaklattı kimi zaman.
Baharda buralara gelecekler hem gün ışığından fazlaca yararlanabilirsiniz, hem de sıcaktan pek bunalmadan hafif serin bir havada bu güzel şehrin tadına varabilirsiniz. Temmuz – Ağustos dönemine kalırsanız oldukça sıcak olacaktır. Biz şimdiden söyleyelim. Özellikle ben (Anıl) sıcaktan pek hoşlanmıyorum. (Berna) bence keyifli bir zamandı, insanlar plajın tadını çıkarmaya başlamış ve sokaklarda daha cıvıl cıvıl bir anını bulamazdık. Üstelik akşamları hava birden buz kesiyor ve ben hakikaten üşüyordum. 🙂
Kopenhag’da Nerede Kalınır?
Geldik en kolay kısmına. Şaka şaka, bu kadar pahalı olan ülkelerde daha gitmeden nerede kalmalı konusunda oldukça kafa patlattık doğrusu. Uçak biletini önceden almak kadar kalacak yeri de mümkünse önceden planlamak çok faydalı olacaktır.
Aramalarda günlük 400₺ ‘nin altında neredeyse kalacak yerin olmadığı da doğrudur! Bu sebepten dolayı otel konseptini burada arama kriterlerimizden çıkararak hostel arayışına geçtik. Baktıklarımız içinde en içimize sinen hostel olan, hatta seneler önce çıktığım ilk Interrail seyahatimde oldukça sık kullandığım A&O Hostel oldu.
Fiyatları Kopenhag ortalamasının oldukça altında ama kalite olarak da bir hayli yüksek bu hostelde 1 kişilik gecelik fiyatlar 11€ ‘dan başlıyor. Hostel tarafında tek veya çift kişilik özel odaları seçerseniz fiyatlar 34€ ‘ya çıkıyor. Biz 4 kişilik odada 2 kişi için gece başına 50€ verdik. Oda içinde size özel duş ve tuvalet var. Berna’nın ilk hostel deneyimi olduğu için biraz çekinceliydim ancak çoğu otele taş çıkarır bir hostel karşıladı bizi. Gidenlere şiddetle öneriyoruz. Otel konforunda hostelde konaklayabilir, yeni arkadaşlar edinebilirsiniz. Biz iki gece konakladık, odamız her gün temizlendi. Her iki gece de farklı insanlarla kaldık ve keyifliydi. Biz kilitlemedik ama odada bavullarınızı kilitlemeniz için demirden kutular var, eşyaları hostelde bırakırken kullanmak için yanınıza kilit alabilirsiniz.
Hostelin bir de otel kısmı var, bu tarafında ise 2 kişi gecelik 130€‘dan başlıyor. Bu arada ne kadar erken olursa, o kadar ucuza rezervasyon yapabiliyorsunuz.
Son olarak Danimarka’da para birimi olarak Danimarka Kronu kullanılıyor. 2018 Haziran itibariyle 100 DKK yaklaşım 75₺‘ye denk geliyordu. Alacağınız tutarı 0.75 ile çarparak Türk Lirası karşılığını hesaplayabilirsiniz. Tabi paramız daha da değer kaybetmez diye umuyoruz bu yazıyı yazarken..
Dilerseniz bu güzel hostelin farklı şubelerini Avrupa’nın görülesi diğer şehirlerinde de tercih edebilirsiniz. Haritasını buraya bırakalım!
Kopenhag’da Ulaşım
Hemen bahsedelim ulaşım konusunda oldukça gelişmiş bir şehir. Havalimanından tek vasıta ile 20 dakika gibi kısa bir sürede şehir merkezine gelebiliyorsunuz. Merkeze geldikten sonra ise size tavsiyemiz kesinlikle bisiklet kullanmanız olacak!
Bisikletle acayip eğlendik! Zaten bisiklet sever bir çiftiz, ama burada bisiklet sürmek daha önce yaptığınız rotalara hiç benzemeyecek. Bir kere ayrı yollarda ve bir trafik akışı halinde sürüşü deneyimliyorsunuz. Işıklar, kavşaklar, geçişler, hele iş çıkışı. Çok farklı bir şey, mutlaka bindikçe alışılıyor, sonrası keyif. E bisikletle her yeri görmenin, istediğinde durmanın keyfi de malum, bir şehri böylesi mümkünse bisikletle gezmekten başkasını düşünemiyorum. Detayları bisiklet kısmına bıraktık..
Daha öncesinde Amsterdam, Rotterdam seyahatlerimizde sık sık dile getirdiğimiz bisiklet kullanımı Kopenhag’da şüphesiz bir üst seviyede desek, çok doğru olur. Şehir içi sınırsız ulaşımın günlük 80 Danimarka Kronu olduğunu düşünürsek bisiklet kiralama hiç de fena fikir değil.
Şehir içi ulaşım
Otobüs biletleri birinci bölge için 12 DKK, ikinci bölge için 24 DKK, yani oldukça pahalı. Bizim hostelimizi ikinci bölgede yer alıyordu. Biz otobüste bilet alırız diye tren garından bilet almadık. Diğer ülkelere kıyasla Danimarka’da otobüslerde sadece nakit ile bilet alabiliyorsunuz. Kredi kartı opsiyonu yok. Euro da kabul etmiyorlar, biz sonraki otobüse kaldık derken; sağ olsun otobüs şöförü bizi biletimiz olmadan içeri aldı ve “Bu seferlik bizden olsun” dedi. Otobüs konusunda bu aralar şanslıyız. 🙂
Bisiklet
Belediyenin sunduğu hizmette günlük 100 Kronu, pazarlık usulü dükkanlardan kiralayabileceğiniz bisikletlerin ücreti ise günlük 70-80 Kronu arasında değişiyor. Biz şehrin tamamını bisikletlerle gezmeye karar verdik. İyi ki bisikletlerle gezmişiz; hem kaliteli hem de konforlu bir gezi yaşattık kendimize.. Siz siz olun Kopenhag’a giderseniz bisiklet kiralamadan dönmeyin! Kullanacağınız navigasyonda rota oluştururken bisikleti seçerseniz sizi ulaşacağınız yere en kısa yoldan götürür. Aksi halde kaybolma ihtimaliniz epey yüksek.. ☺
Öncelikle Danimarka bisikletleri, Türkiye’de kullandığımız bisikletlerden oldukça farklı. Göbek vites sistemi var. Genelde 6 veya 7 vitesten oluşuyor. Sürüşü çok konforlu. Özellikle bilekleri hiç yormayacak biçimde tasarlanmış ve resmen ev koltuğunda oturur gibi bisiklet sürüyorsunuz. Ben bizim Trek bisikletler yaptığımız yolu yapsam kesinlikle yorulurdum. Ayrıca ön fren bizim bisikletlerdeki gibi ancak arka fren pedalı geri çevirdiğinizde bisiklete fren yaptırıyor. Sürüş esnasında pedalı geriye çevirmek isteyenler: DİKKAT!
Biz hostelimize 5 dakika yürüme mesafesinde konumlanan Copenhagen Bike Rental’dan bisikletlerimiz kiraladık. Baştan bisiklet başı 100 DKK istedi ancak pazarlık sonucu bisiklet başı 75 DKK’na anlaştık. Hatta hiç kronumuz olmadığı için Euro olarak ödeme yaptık. Bisiklet başı 10€ almayı kabul etti. Gideceğimiz her yeri maps.me uygulamasından daha önce işaretlediğimiz için tek yapmamız gereken gideceğimiz noktayı seçerek bisiklet rotası oluşturmak.
Peki Kopenhag nasıl bisiklet şehri olmuş?
Hollanda’nın hikayesine benzer şekilde 1960’larda çoğalan arabalar, bisikletlileri ciddi anlamda tehdit eden bir unsur olmaya başlıyor. Ardından çıkan petrol krizi ise bisikletin önemini ve duyulan ihtiyacı ortaya çıkararak; günümüzde bisikletin bu kadar gelişmesinin ilk adımlarının atılmasına yol açıyor! Belki bir gün biz de böyle bir zorluk yaşarız da aklımız başımıza gelir!
Bisikletin bu kadar yaygın olduğu bir şehirde kurallar ise olmazsa olmazlar. Kuralları kısaca hatırlatalım;
- Sağdan gidin,
- Varsa bisiklet parkurunu kullanın,
- Yanından bir bisiklet geçiyorsa, geçmesine izin verin,
- Kırmızı ışıkta geçmek yasak, dönüş yok!
- Kavşaklardan sağa ve sola bakmadan geçmeyin,
- Kavşaklarda sola dönmek için bir köşede durarak yeşil ışığın yanmasını bekleyin,
- Sürüş anında her iki ayak pedallarda olsun, en az 1 el de gidon üstünde olmalı,
- Kaldırımda veya yaya caddelerinde bisiklet sürmek kesinlikle yasak,
- 6 yaşından küçük çocuklara, 15 ve üstü yaşta birisi refakat etmeli,
- Park edilen bisiklet kilitlenmeli gibi kuralları mevcut,
- Kimi yerlerde bisiklet sürüşü yasak, bisikletten inerek yürümeli.
Kopenhag’da bisiklet kullanacaksanız yukarıdaki kurallara uymayı özen gösterin, hatta direk uyun!
Mesela bisiklete binmeden aydınlatma, reflektör, zil ve frenler kontrol edilmeli. Aksi halde bunlardan biri çalışmıyorsa 700 DKK cezası var. Alkollü bisiklet sürmek hem yasak, hem değil ama polis durdurduğunda sürücünün o anki haline bakarak 1500 DKK para cezası kesebilir. Kırmızı ışık ihlali ise 2000 DKK.
Kopenhag’a Nasıl bir Bütçe ile Gidilir, Kopenhag Pahalı mı?
Eveeeet! :H
Son 2 yıldır durdurulamayan Euro artışı karşısında çaresiz olan biz gezginler artık gittiğimiz yerlerde minimum maliyetlerle seyahatlerimizi geçirmek zorunda kalıyoruz. Euro’nun 5.60₺ olduğu günümüzde Kopenhag’da günlük sınırsız toplu taşımanın bile 60₺ olduğu düşünürsek sorumuzun cevabı: yukarıdaki gibi “Evet”, “Evet, Kopenhag pahalı!” İsveç ve Norveç’e göre daha ucuz ama Batı Avrupa ülkelerine göre çok pahalı.
Konaklamanın da ulaşımın da hiç ucuz olmadığı bu güzel şehirde en uygun olan kısmı yeme-içme! Bütçeleri çok sarsmayacak uygun fiyatlı sokak lezzetleri mevcut.
Örneğin Yeni Liman olarak adlandırılan Nyhavn ‘da 3 top dondurma (devasa toplar) 45 DKK verdik. İskandinavya bölgesinde oldukça yaygın olan Espresso House ‘da büyük boy Americano’ya 28 DKK verdik. 🙂
Bu kısmı keyfine gezecekler esgeçebilir. Burada özellikle Interrail yaparken kuzeye çıkanlar, kısıtlı bütçeli öğrenciler için yeme içme kısmını detaylandırdık. Fiyatlar ortalamanın üstünde ve tur uzun olunca bizim de kısıtlı bütçemiz vardı.
Seyahatimizde genel olarak market alışverişi yaparak yeme-içme kısmını hallettik. Danimarka’da özellik Netto marketi gördüğünüzde kaçırmayın. Diğer kısımlara göre uygun ürünler bulunuyor. Mesela salata gibi ürünlerin son kullanma tarihi geldiyse %50’ye varan indirimler ile satılıyor. Norveç’e buradan sonra geçecekseniz, buradaki marketlerden stok yapın deriz. 🙂
Biz bu tur için bütçemizi epey idareli kullanarak, kuru bisküviler, çabuk çorbalar ve uzun süre tok tutacak kuruyemişler için stoklarımızı Türkiye’den yaptık, ve genelde marketten aldıklarımızla sandviç yaptık, evde kalıyorsak hızlı pişirilecek makarna gibi şeyleri seçtik. İnan’ın sandviçler 40-50 DKK olunca insan kıyıp da alamıyor. Hazır çorba veya ramenler için sıcak su bulmak da dışardaysanız sorun oluyor. En iyisi salata barlardan salata alıp, sandviçlerinizi yapmak. Limonlu sular, portakal suları da yanına kurtarıcılarımız oldu.
İskandinavya turu yazısını okumak için tıklayın.
Danimarka Dendiğinde Akla Gelenler
- Özellikle küçük çocukların oyun dünyasının ön önemlilerinden biri olan LEGO! Billund köyündeki Legoland gezimizi merak edenler için tıktık!
- Bilindiği üzere Carlsberg Danimarka birası ama bir de ülkemizde oldukça yaygın olan Tuborg da Danimarka birası olarak karşımıza çıkıyor.
- Kopenhag ve çevresi bizi yeterin ikna etti. Mutlaka bisiklet de Danimarka simgelerinden..
- Küçüklüğümüzün efsane kalecisi Peter Schmeichel!
- Hukuk üstünlüğü konusunda en üst sırada olan ülke!
- Yüksek refah düzeyi, yüksek vergiler! Danimarkalılar o kadar vergi veriyor ki aralarında Hafta içi 3 gün devlete, 2 gün kendimize çalışıyoruz! diyorlar.
- Süt ürünleri konusunda ciddi kaliteli ürünleri var. Danimarka dendiğinde kesinlikle peynirleri denenmeli!
- İthal ettikleri en büyük yiyecek sektörü ise domuz eti, tercih eden varsa deneyebilir.
Kopenhag Gezilecek Yerler
Kopenhag gezisine 2 gece 1 tam gün ayırdığımız için oldukça keyifli ve rahat bir rota yaptık. Ve kesinlikle yeniden geleceğiz. Faydalı bir bilgi olarak, maps.me veya google.maps uygulamalarında önden gideceğimiz yerleri işaretleyerek bilmediğimiz şehirlerde bile gezimizin konforunu arttırıyoruz. Yukarıda bahsettiğimiz Billund’da yer alan Legoland Parkı’na gittiğimiz için Tivoli Parkı’na girmeden turumuzu tamamladık. Kopenhag kart alacaklara mutlaka uğramalarını öneriyoruz, şehrin merkezindeki tren istasyonunun hemen arkasında.
Kaldığımız hostele yakın olan yerlerden başlayarak aşağıdaki gibi bir rota izledik. Turumuzun büyük kısmında bisiklet vardı.
Superkilen Park
Hostelimizde sabah kahvaltısı bize pahalı geldiği için yanımızda getirdiklerimizle hostelimize oldukça yakın konumda bulunan bu güzel parka geldik ve kahvaltımızı burada yaptık.
Kopenhag’ın Nørrebro semtinde yer alan Superkilen, 3 farklı tipteki bölgenin bir araya gelmesinden oluşuyor. Halka açık olan bu park, 60 farklı ülkeden 108 simge barındırıyor. Kendilerine Superflex, Topotek1 ve Bjarke Ingels ismini vermiş sanatçılar tarafından yapılan bu parktaki bölümlerin sırasıyla ismi; Red Square, Black Markt ve Green Park olarak karşımıza çıkıyor.
- Red Square: Kültürel aktiviteler ve popüler pazar yeri
- Black Markt: Aile, arkadaşlar için bir buluşma yeri
- Green Park: Spor ve sağlıklı yaşam merkezi olarak tasarlanmış
Parkın tasarımı bizi bizden aldı desek pek abartmış olmayız. Ne güzel düşünmüşler de böyle güzel yerler yapmışlar. Biz gittiğimizde minik ana sınıfı öğrencileri için parkın black markt kısmında bir kukla gösterisi hazırlığı vardı. Çocuklardan önce biz eğlendik diyebiliriz. Ama etkinliğe bayıldık. Minikler için hazırlanan gösteriden sonra, kendi kuklalarını yapacakları bir atölye çalışması ve sergileme alanı da kuruluyordu. Yaz geldiğinde bu etkinliklerin sıklaştığını ve miniklerin bundan çok keyif aldığını görüyoruz. Ne şanslılar!
Instagram fotoğraflarından alışkın olduğumuz bu tepe değişik fotoğraflar yakalamak isteyen “instagrammer”lar için buluşma noktası! Biz bu ıssız kareleri sabah erken gidişimize borçluyuz, ama aklam üstü bisikletle geçerken çekik gözlü turistlerin sırada beklediklerini gördük. ☺
Parkın Green Park kısmı ise ayrıca çok keyifli, yerellerin spor ve buluşmaları için tercih ettiği parkta açık havada bir çok sporu yapmak mümkün, keyifle sallanmak ya da barbekü yapmak da serbest. ☺
Kahvaltımızı yaptıktan sonra saat 10.00’da açılacak olan bisikletçiye doğru rotamızı çevirdik. Parka yürüme mesafesinde olan bisikletçiden bisikletlerimizi kiraladıktan sonra rotamıza şöyle devam ettik..
Frederiksberg Bahçeleri – Frederiksberg Gardens
Geldik seyahatin en güzel kısmına, Kopenhag’ı bisikletle keşfetmeye.. Superkilen Park’tan 4 km pedallayarak yeşile doymak adına Frederiksberg Bahçeleri’ne geldik. Frederiksberg Bahçeleri, Kopenhag’da yer almasına karşı farklı bir meclise sahip olan bu bölge Kopenhag’ın bir parçası olarak görülmüyor.
Yol boyu geniş ağaçlarla kaplı sokakları, parkları, dükkanları ve sevimli küçük restoranları ile şehrin duygusuna ulaştık. Bisikletin etkisi ile büyüye kapıldık hemen. Bu bölge oldukça sessiz, hatta bizim gibi sabah giderseniz çıt yok. Bisikletiniz yoksa yürüyerek de keyif yapabilirsiniz, minik bir piknik hazırlayıp gidin mutlaka! ☺
Yüzyıllar boyunca, Frederiksberg Bahçeleri, Kopenhaglılar için favori bir gezi noktası olmuş ve hatta birçoğu öğle saatlerinde piknik için geliyor. Bahçelerin en kuzeyindeki Kopenhag Hayvanat Bahçesi’ni ziyaret ederek güne başlıyor.
Park o kadar büyük ki kendimizi kaptırdık, epey zaman geçirdik. Parkın içerisinde bisikletle hayran hayran gezerken birden bir kalabalık ve arkasında izledikleri filleri gördük! Öyle şaşkındık ki inanamazsınız, sanki ayrı bir hayvanat bahçesi düşlemiştik. Bu bahçe parkın tam da içinde, siz de görürseniz şaşırmayın! 11 gibi parktan ayrılırken insanlar piknik yapmaya, güneşlenmeye ve çocuğunu gezdirmeye gelmişlerdi bile. Şehrin içinde böylesinde güzel bir parkın olması ne güzel..
Son olarak parkta gezerken bir ağaçta gördüğümüz yüzlerce emzikten bahsetmek istiyoruz! Gerçekten çok ilginç ama ağaç dallarına asılmış yüzlerce emzik var burada. Koşarak gelen üç çocukla konuşuyor, soruyoruz. Eski bir gelenek diyor minik, artık kullanmayı bıraktığında bebeğin emziği bu dallara asılırmış. O da bebeklik arkadaşları ile gelmiş, tatlı bir selfie çekip gittiler. ☺
Belediye Binası – City Hall – Radhaus
Belediye binası çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi şehrin tam merkez noktasında yer alıyor, merkez tren garının hemen arkasında. Ulusal Romantik tarzda mimar Martin Nyrop tarafından tasarlanan ve İtalya’da yer alan Siena Belediye Binası’ndan esinlenerek tasarlanan bina geçmişinde 4 büyük yangın geçirmiş. Kopenhag’ın en yüksek binalarından biri belediye binası kulesinin yüksekliği 105 metre, 300 basamakla çıkılıyor. Belediye binasının yer aldığı meydan çeşitli aktivitelere, etkinliklere ve gösterilere ev sahipliği yapıyor.
Şehre gitmeden araştırmalarım sonucu bulduğum City Free Walking Tour başlangıç noktası bu meydandı. Normalde 11.00’da buradan başlayan turun başlangıç saati nedense aklımda 12.00 diye kalmış. Haliyle geldiğimizde ortalıkta kimsecikler yoktu. Şayet 11 gibi burada olursanız sizi yaklaşık 3 saat sürecek bir tur bekliyor.
Turu kaçırınca hemen şehir haritasını önümüzde koyarak 2 rota çıkardık. İlki gündüz gezilecek, ikincisi ise akşam yemeğinden sonra gezilecek olan. Bisikletlerimizi park alanına bıraktıktan sonra yürüyerek turumuza başladık.
Magstraede
Özellikle Instagram fotoğraf aleminde Kopenhag fotoğraflarının büyük kısmını burası oluşturuyor. Sokağın ilginç bir yanı da İskandinavya’da inşa edilen ilk beton binayı bulundurması. Rengarenk, birbirinden güzel binalarla fotoğraf çekilmek şart! Biz de rengarenk ve bakımlı evlere eşlik sen çiçek ve bisikletleri kullandık, fotoğrafsız duramadık burada..
Christiansborg Sarayı – Christiansborg Palace
800 yıllık geçmişi bulunan saray, günümüzde parlamento, başbakanlık ve yüksek mahkemeye ev sahipliği yapıyor. Danimarka buradan yönetiliyor. Bazı bölümleri turistik ziyarete açık. Gitmeden araştırdığım için içeri girme konusunda pek zorlamadık kendimiz, kişi başı 125 DKK – 90₺. Bahçesinde gezinerek sarayın ihtişamlı yapısını hissettik.
Ülke buradan yönetiliyor dedik şu bilgileri de verelim. Danimarka’da ÖTV %200, KDV %25, gelir vergisi ise %40 – %70 mertebesinde. Biz bile şöyle ooh dedik! Ülkemizde vergi konusunda şikayet ediyorduk. Bakın daha fazlasını alanlar da varmış ama gelin görün ki alınan vergilerin hepsi tekrar adamlara dönmüş(!)
Kütüphane Bahçesi – Bibliotekshaven
Sarayın içinden geçerek sağ taraftan çıkarsanız bu güzelim bahçeye çıkıyorsunuz. Hava güneşli ise bir mola verip, sessizlikte dinlenmek için harika bir yer. Buraya mutlaka zaman ayırın, doğa ile iç içe ama şehrin ortasında bir huzur noktası. Susuyoruz fotoğraflar anlatsın.. ☺
Royal Danish Library – The Black Diamond
Kütüphane bahçesinden çıkıp caddenin karşısına geçtiğinizde denize nazır modern bir kütüphane sizleri karşılıyor. Manzara büyüledi bizi! Havanın güzelliği ile herkes şezlonglara oturmuş, her yer cıvıl cıvıl! Biz de hemen birer sandalye alıp kısa bir mola veriyoruz. Güneşlenirken bi şeyler atıştırıyoruz, manzaranın keyfini çıkarıyoruz sonra rotamıza devam..
Danimarka Kraliyet Tiyatrosu – Royal Danish Theatre
Nyhavn yolunda giderken, 1748 yılından beri ayak duran kraliyet tiyatrosunu görmeden geçmeyin. Tiyatro salonunda gerçekleştirilen tüm performanslar devlet tarafından fonlanıyor. Viyana’daki bir gösteri ile kıyaslandığında biletler oldukça makul duruyor. Uzun kalacaklara bakmalarını tavsiye ederiz.
Yeni Liman – Nyhavn
Ve Kopenhag dendiğinde akla gelen ilk yere, Kopenhag fotoğraflarından alışkın olduğumuz Nyhavn, zamanında dünyanın dört bir yanından gelen gemilerin demirlediği yoğun bir ticari liman olan Nyhavn, denizcilerin, genelevlerin, barların bulunduğu bir bölgeymiş. Devletin bu bölgeye el atmasıyla, evler yenilenmiş, binalar rengarenk hale gelmiş ve limanı cepheden gören restoranlar açılmış.
9 numaralı ev bölgenin eski eviymiş, tarihi 1681 yılına kadar uzanıyor. Evin tasarımı o zamandan beri değiştirilmemiş. Kıyı şeridindeki bu evler zamanın ünlü sanatçılarının bir çoğunun eviymiş. Hatta Hans Christian Andersen’in bu caddede farklı zamanlarda 3 farklı evde kaldığını da okuduk. 20 numaralı binada yaşamış ve burası ismiyle yaşıyor bugün. Yanında da hemen bir hediyelik eşyada kitapları, biblolarını bulabilirsiniz.
Köşe başında yer alan Wafflebageren yine buranın en eski ve vazgeçilmezlerinden. 1953’ten beri aynı yerde tazecik pişirilen külah ya da wafflelarda dondurma yemek çok keyifli olmalı.
Biz dondurmasını pek beğendik, az şekerli ve İtalyan dondurması kıvamında.
Yeni Liman varsa Eski Liman mutlaka olmalı değil mi? Meşhur Kopenhag Deniz Kızı’nın olduğu yer ise Eski Liman olarak geçiyor. Hayal kırıklığı yaratan turist rotalarında olduğu için, biz rotamızı oraya hiiç çevirmedik, hem daha turumuz da bitmedi. Sırada neresi varmış?
Ofelia Plads
Tiyatro binasının yanıbaşında modern bir iskele ve bar, oyundan önce bi şeyler yemeye ya da içmeye ne dersiniz diyerek reklamlar ortaya atsa da iş çıkışı hatta günün her saati gözde bir buluşma noktası burası. Sadece buradaki bar da yok, bir çok taşınabilir kafe, restoran iskeleye araçlarını kurmuş. Kahve, atıştırmalıklar, dondurmalar, içecekler derken içinde taş fırın olan bir pizza arabası bile var. Pizzalar ortalama 70 DKK.
Biz de birer sandalye çekip bu keyifli ortamın tadını çıkardık. Bir iş çıkışı bu meydanda arkadaşlarımızla vakit geçirmeyi o kadar isterdik ki!
Kimi opera sanatçısını dinliyor bi şeyler içerken, kimi müziğe eşlik ediyor. Müzik gösterileri dışında dans gösterileri, hatta dansına katılabildiğiniz partiler de oluyor. Ya da yalnızca güneşlenebilir, minik botlardan kiralayarak sakin sulara açılıyorlar. Hey Captain gibi kanal turlarını şiddetle öneriyoruz, Kopenhag kanal turları için de buradaki mavi minibüsten bilgi alabilirsiniz.
Amalienborg Sarayı – Amalienborg Palace
Kocaman Amalien parkından geçerek, Danimarka kraliyet ailesinin yaşadığı saraya geldik. Saray 4 büyük binadan oluşuyor: prensin evi, kraliçenin evi, biri daha küçük yapıda çalışanların yaşadığı ev ve bir de müze olarak kullanılan bir bina var. Saray, 18. yüzyılda Fransa’da ortaya çıkan Rokoko mimarisine uygun olarak yapılmış. Halen askerler nöbet tutuyor.
Kastellet
Sarayın hemen arkasında bir nehiri geçiyorsunuz tatlı bir köprü ile bu nehir bir adacığa geçiş sağlıyor. Köprünün manzarası şahane! Nilüferlerle dolu bir nehrin arka fonunda kilise var.
Geçtiğimiz adacık ise çok eskilere dayanan yıldız şeklinde planlanmış kale ve özel evleri barındırıyor. Askteri garnizon olarak kullanıldığını sonradan öğreniyoruz. 1600’lü yıllarda özellikle İsveç ve İngiltere saldırılarından korunmak için yapılan efsane bir yapı…
Kırmızı büyük yapılarda bugün hala yaşam var. Bir kilise bir de rüzgar değirmeni bulunuyor. Şimdilerde evde kalan insanlar var ama zamanında şehrin korunması ve savunması için planlanmış. Eski limanın hemen yanında kalıyor.
Nyboder
İşte Kopenhag’da sıradan bir sokak daha, birbirinin aynı bu sarı evler yapılırken bilinir miydi ki zaman içinde fotoğraf çekilmek, instagramda paylaşılmak üzere ziyaretçilerini ağırlayacak 🙂
The King’s Garden
Burayı bisikletle şöyle bir gezdik, şehrin en büyük parklarından ve tabii ki yemyeşil. Uzun zaman istiyor şehri gezmek, burası aklınızda olsun. Ve haydi bize yetişin! ☺
Rosenborg Castle
Özellikle hafta sonu girmeyi düşünüyorsanız erkenden gelip sıraya girmek zamandan kazanmak için küçük bir taktik. İçeride yeme – içme yerleri var ama siz yanınızda getirdiğiniz taktirde de bir problem olmuyor. Detaylı bilgi için resmi sitesi burada.
The Round Tower – Rundetarn
1642 yılında bir rasathane olarak inşa edilen yaklaşık 40 metre yüksekliğe sahip yapının Türkçe karşılığı Yuvarlak Kule anlamına geliyor. Yaklaşık 7.5 kat çıkarak en tepe noktasına ulaşabiliyorsunuz. Hemen korkmayın dönerek çıkıldığı için nasıl çıktığınızı pek fark edemiyorsunuz. Yukarıya çıktığınızda şehre tepeden bakmadan inmeyin derim! Giriş ücreti 25 DKK.
The Church of Our Lady
1200’lü yıllarına başına kadar uzanan tarihiyle beraber Meryem Ana Kilisesi devasa yapısıyla bizleri karşıladı. Uzun bir süredir gezilerimizde kilise gezmelere son vermiştik ama burası karşımıza çıkınca dinlenmek için oturduğumuz yerden izledik burayı. Yapılışından itibaren 4 kere yeniden yapılan kilise, 1500 kişilik oturma kapasitesine sahip. Kulede çalan çan, Danimarka’nın en eski zili olarak tarihe geçmiş.
Stroget
Şehrin akla gelen ilk alışveriş caddesine bizimle birlikte hoşgeldiniz. 🙂
City Hall’dan başlayarak bir dizi butik, kafe ve restoran bulabileceğiniz hareketli bir alışveriş böglesi olan Stroget, Avrupa’nın en uzun yaya yolu olarak tarihe ismini yazdırmış. Prada, Louis Vuitton, Zara, H&M giyim mağazalarından tutun Lego mağazasına kadar çeşitli mağazaları bir arada bulunduruyor. Biz Legoland’e gitmeyecekler için merkezdekini gezdik.
Lego Store
Merkezdeki lego mağazası Valkendorfsgade ile Stroget kesişiminde, zaten cadde üstünde göreceksiniz. İçeride birbirinden farklı legolardan alabileceğiniz gibi, Legoland’de gördüğümüz yapıtlara benzer eserleri de görebilirsiniz. Nyhavn’ı biraz önce gezip mağazada Lego maketini görmek çok tatlı oldu. ☺
İkinci tur akşam üstü başlıyor. Malum geceler geç oluyor, atlıyoruz yine bisikletlere. Bisikletleri 2 saatliğine kiraladığımız için sabah da bıraksak olurdu ama erkenden yola çıkacağımız için akşam hostele dönerken bırakmayı seçiyoruz.
Tivoli Bahçeleri – Tivoli Garden
Kopenhag dendiğinde akla gelen ilk yerlerden birisi olan Tivoli Bahçeleri, aslında bahçeden ziyade devasa bir eğlence alanı hatta büyük bir lunapark! İçerisinde roller coaster olmak üzere 20’den fazla farklı oyun bölgesi olan parkın giriş ücreti 120 DKK – 90₺. Bu parkın giriş ücretiyle içerideki oyuncaklara binilmiyor. İsterseniz bineceğiniz oyuncak başına isterseniz de günlük sınırsız bilet alabilirsiniz.
Günlük sınırsız biletin ücreti 230 DKK – 170₺, biz kendimizi Legoland’a sakladığımız için burayı pas geçtik! Ama dışarıdan da çok renkli ve eğlenceli görünüyor. Kopenhag kartı olanlara da ayrıca indirimler var, kaçırmayın deriz.
Christiania Serbest Bölgesi – Freetown Christiania
Burası duyduklarımızdan sonra mutlaka görmeliyiz dediğimiz bir yerdi. Biraz telaş ve merakla sürdük bisikletleri buraya, evet 1970’lerde küllerinden doğup bugün hippilere ev sahipliği yapan Christiania özel bölgesi. Başta böyle bir niyet yokmuş tabii ama öyle bir hal almış ki şehrin hatta Danimarka’nın en popüler noktalarından biri olmuş.
Evsizlere ev, hatta çoğu şehirli ve hippinin yazlık evi de bu özerk bölgede yer alıyor. Kendi bayrak ve sözde içeride kullandıkları bir paraları bile var. Tabii ot kokularından da anlaşılacağı üzere alkol ve uyuşturucu gırla.. Sanıyoruz hem üretiyor hem de satıyorlar, parklar bahçeler biraz korkulu geziliyor. 🙂
Ama yogacıların, çocuklar için doğal alanlarda planlanan eğitimlerin olduğunu da unutmamak gerekir. Yazlık evlerin olduğu bölge çok şirindi, bir çocuk tiyatrosu bile gördük.
Fotoğraflık Kopenhag Sokakları
Bisikletle şehir turu atarken en fotoğraflık noktalara uğramadan olmaz. Haritada yerlerini de ekleyeceğiz ama işte bizim sevdiğimiz bir kaç yer:
Amagergade Street, Sofiegade, Islands Brygge, The Dubliner, Nyboder Houses, Gernersgade, Rosengade, Paper Island, Kultorvet, Larslejsstræde ve Olufsvej.
Blogda yer alan en detaylı ve uzun yazılardan biri oldu. Umarız sizlere rehber olmuştur..
[wdi_feed id=”2″]