Günlerce hayalini kurduğumuz İskandinavya turu Helsinki ile işte başlıyor! Interrail biletlerimizle gerçekleştirdiğimiz Interrail turumuzun ilk durağı Helsinki’ye hoşgeldiniz! Helsinki gezilecek yerleri detaylı olarak anlatıyor olacağız.
Helsinki’ye uçak biletlerimizi seyahatten yaklaşık 8 ay önce aldık. İstanbul’dan Paris aktarmalı olarak Helsinki’ye ulaştık. AirFrance firmasını tercih ederek, Paris’e kadar AirFrance uçuşunu deneyimledik, sonrasında da FinnAir ile uçtuk. FinAir geniş koltuk mesafesi, low cost bir havayolu şirketi olmasına rağmen çay, kahve, su servisi yapması, uçuşların nispeten boş ve uçakların ferah tasarımı ile bizi fethetti Uçuşlar için kişi başı 320₺ ödemiştik. Kurun epey yükseldiği tarihlerde aldığımızı düşünemiyorum bile. Biletleri alırken 1€ = 4.2₺!
İskandinav bölgesine ikimizin de ilk gelişi ve uzun bir turun başlangıç noktası olduğu için içimiz kıpır kıpırdı! Tabi seyahatten 1-2 hafta öncesinde Euro ve Dolar’da gözlenen hızlı artışlar bizi ekonomik olmaya itse de iyi ki yaptık dediğimiz bir turun başlangıcı oldu. Hemen araya iliştirelim Finlandiya resmi para birimi Euro! Ah Euro vah Euro!
Helsinki rehberimizi hazırlarken Helsinki’ye tam anlamıyla 1 gece 1.5 gün ayırdık. Seyahatin başında olduğumuz için enerjimizi kullanmak lazım diye tempolu bir gezi planladık. Her zaman yaptığımız gibi gezmek istediğimiz yerleri havalimanı başlangıç olacak şekilde bir rota üzerine oturttuk.
Haziran olmasına karşın geceleri serin olabilir diye üstümüze hırka, polar gibi kıyafetler aldık. Burada olduğumuz sürece hava öyle güzeldi ki güneşlenmeye çıkan Finlileri de gördükçe ne polar aradık ne hırka! Yeri gelmişken söyleyelim, yılın çok az zamanında bu sıcaklıkları gören Finliler güneşli günleri kaçırmıyor, sunbathing denen aktivitelerde buluşuyorlar. Bildiğimiz güneşlenmeden biraz farklı, bir plaja gerek duymaksızın herhangi bir çimende bikinilerle yayılıp, sohbet ederken azıcık piknikçilik çokça da güneşlenme aktivitesi efendim. Şehir parklarında bu kadar çok insanı mayoları ile görmek hem şaşırtıcı hem de farklı.
HAVALİMANINDAN ULAŞIM
Avrupa’nın en sevdiğimiz kısmı uçuş sonrası şehir merkezine tek vasıtayla gidebiliyor olmak! Havalimanından merkeze tren, otobüs ve taksi kullanarak gidilebiliyor. Taksi pek bize göre değil. Ama araştırdığımız kadarıyla yarım saat süren taksi yolculuğu 50€ civarlarında tutuyormuş. Biz kişi başı 5€ ödeyerek şehir merkezine yarım saatte ulaştık.
3 sene önce açılan merkez – havalimanı tren hattının da olduğu istasyonda iki platform var, platformlardan kalkan trenden biri Line I 35 dakikada, Line P ise Tikkurila istasyonuna uğrayarak 28 dakikada şehir merkezine gidiyor. Trenler genelde 10 dakika bir kalkıyor.
Otobüs kullanacaklar ise gündüzleri 615 ve 617 numaralı otobüsleri, geceleri ise 415N ve 562N numaralı otobüsleri kullanabilirler. Otobüsler 20 dakikada bir kalkıyor ve ücretleri 6.20€.
Not1: Finlandiya seyahati boyunca internete ihtiyacınız olacağını düşünüyorsanız havalimanından çıkmadan içeride yer alan R-Kiosk’tan prepaid sim kart alabilirsiniz. Biz 1 haftalık sınırsız internet sağlayan kartı 4€sim ödeyerek aldık, gayette de rahat ettiğimizi söyleyebiliriz. Unutmayın sadece data paketi içeriyor!
Not2: İskandinav ülkeleri içinde dolaşırken Finlandiya dışındaki ülkelerde Euro resmi para birimi olmadığı için nakit alışverişlerde kur farkından çok zarar uğrayabilirsiniz. Bizim gibi sadece kredi kartı kullanarak 16 günlük bir tatil geçirebilirsiniz. Helsinki dışında neredeyse tüm lockerlara kredi kartı ile ödeme yaptık. Helsinki’de nakit ödeme istiyorlardı.
ŞEHİR İÇİ ULAŞIM
Helsinki şehri beklediğimiz kadar büyük çıkmadı. Neredeyse her yere yürüyerek gidebiliyorsunuz. Ev sahibimizin evine giderken metro ve otobüs kullandık, onun dışında bir de tramvaya bindik sanırım.
Baştan sadece Soumenlinna adasına giderken 12 saatlik ada bileti alırız diye konuşmuştuk. Kişi başı 5€ olan bilet, 12 saat boyunca kullanılabiliyor. Baktık ki günlük bilet 9€, ve adaya geçişteki feribotta da kullanılabiliyor. Bir günlük bilet almayı tercih ettik. 2 günlük almak isterseniz 13.50€. *Havalimanı şehir merkezi bileti alırken bunu alamaz mıydık diye düşündük ama bu biletler şehir içi, ada feribotu ve regional trenlerde geçiyor. Havalimanı trenlerinde kullanılmıyor. Bu sebeple ilk bileti ayrıca almak şart.
Şehir içi ulaşımda bilet almak için pek çok seçenek mevcut. Uygulama ile telefondan alacağınız biletler 2.20€, otobüs şöföründen alacağınız 3.20€, kiosk makinelerinden alırsanız 2.90€. Ulaşım, ortalama bir Avrupa şehri pahalılığında.
KONAKLAMA
Bu seyahatimizde ilk defa coushsurfing deneyimini yaşayacağımız için de oldukça heyecanlıydık. Caanıım couchumuz bizi şehir merkezine gelip aldı bile! 🙂
Veronika bizi kabul eden ilk ev sahibimiz olduğu için bizim için zaten özel ama gelin couchsurfing maceramızı da paylaşalım. Konaklamaya elimizden geldiğince az para harcamaya çalışıyoruz genellikle, blogda paylaştığımız tüm oteller de fiyat performansı çok iyi, lokasyonu uygun uygun oteller. Aslında bu kuzey ülkeleri seyahati öncesinde de aklımızda olan bir uygulamaydı, lokallerle gezmek arkadaşlar edinmek hatta onları evimizde ağırlamayı düşünür olmuştuk. İlk seyahatimizde denemeye karar verdik ve Euro’nun yükselişi tuz biber oldu.
Neyse gelelim detaylara couchsurfing her gezginin deneyimlenesin gereken bir uygulama bizce. Tamamen güvene dayalı kararlar ve önceki konaklama, host, ağırlama deneyimlerinize göre insanlar sizi evlerinde ağırlamak için kabul ediyor. Biz de yeni bir hesap olduğumuz için referansımız yoktu. Gideceğimiz şehir ve günler için kendimizi tanıtan detaylı talep yazıları gönderdik. 7 şehir içinden Helsinki ve Oslo’da bizi davet eden hostlarımız oldu.
Veronika Cumartesi akşam iş çıkışı bizi tren istasyonundan almayı teklif etti. Böyle sıcak bir karşılama da bizi çok mutlu etti tabi. Beraber evine gidip eşyaları bıraktık, şehri onun rotasıyla anılarını dinleyerek gezdik. Mini bir piknik yapalım dedi, evden çıkmadan yanımıza Türkiye’den getirdiğimiz atıştırmalıkları aldık. Evinde de kendimizi evimizde hissetmemiz için elinden geleni yaptı. Genellikle farklı milletlerden misafirleri kabul ediyor olmasına rağmen ilk Türk misafirleri bizdik.
Biz ilk deneyimimiz ile size böyle dostluklar için couchsurfing programına şans vermenizi öneririz. Biz de döndüğümüzde evimizi couchsurfing misafirlerimize açmış olacağız.
FİNLANDİYA DENDİĞİNİ AKLA GELENLER
- Kışın donmuş göl ve deniz üzerinden yürüyebilmek,
- Saunanın ana vatanı Fin Saunası!
- Gözünüzün alabildiğine yeşil ormanlar,
- Muasır medeniyetleri yaşayabileceğiniz bir ülke,
- Efsane telefon marka Nokia!
- Atatürk’ün zamanında herkese okuttuğu, Finlandiya’nın bataklıktan bugüne gelme öyküsünü anlatan Beyaz Zambaklar Ülkesi..
- Kışın gidenlere sunduğu harikulade Kuzey Işıkları!
HELSİNKİ GEZİLECEK YERLER
Şimdi en güzel kısım geliyor, haydi bakalım rotamızda neler neler varmış!
Kamppi Sessizlik Şapeli
Kısa bir yürüyüşten sonra tuhaf bir mimariye sahip şapel ile karşınızdayız. Şehrin göbeğinde yer alan bu şapel, Narinkka Meydanı’nda yer alıyor. Meydanın gürültü ve karmaşasından ne kadar çıkarabilir ki dedik aslında, itiraf etmek gerek hemen yanıbaşındaki basket etkinliği ve sokak DJleri ile dışarıda bangır bangır bir dünya vardı.
İçeri girdiğimizde sağdaki rafta hemen her dilden incillerin dizildiğini görüyoruz. Burayı gezilecek bir yer olarak yazsak da aslında bir durup düşünme alanı. Gezerken biraz dinlenmek ve sessizlik istiyorsanız bu sıra dışı yapı ve mimariye sahip olan şapeli ziyaret edebilirsiniz.
Yalın mimarisiyle de uzundur kafa yorduğumuz minimalizmi çağrıştırdı bize. Alışkın olduğumuz görkemli kiliselerden sonra Nordik ülkelerden de bunu beklerdik zaten! Ne diyelim bizi çok etkiledi, buraya bir zaman ayırın isteriz.
Kamppi Metro İstasyonu
Şehir içi metro sistemleri Anıl’ın çalışma alanı olduğu için İskandinavya turunda metro istasyonlarını da gezilecek yerler listemize eklemiştik elbet. Gerçekten ikimizi de hayrete düşüren bir tasarım sahipti bu istasyon! Helsinki’de merak ettiğimiz Kamppi istasyonunu sizlerle baş başa bırakalım. Hemen her şehrin yönlerinin gösterildiği tabelalar da burada, biz epey aradık İstanbul’u 😊 Bulan bizimle de paylaşsın!
Temppeliaukio Kilisesi
Yürüyüş rotamızdan yeni durağı, yeryüzünde eşi benzerine bir daha rastlayamacağımız türden bir kilise. O yüzden Helsinki’ye gidiyorsanız listede olmazsa olmazlardan burası. Bilinen adıyla Rock Church olan yapı kayaların içi oyularak yapılmış, mimari açıdan da pek bir enteresan yapıya sahip. Finlandiya şehir merkezinde de fark edeceksiniz zaten, şehrin her yerinde bu kayalıklar, ama bir kilise?!
Kilisede, gün boyunca güneş ışığını içeriye aktaran dairesel bir göz var. Ayrıca kilisede yer alan her parça mimarlar tarafından en ince ayrıntısı düşünülerek tasarlanmış. Taş, ahşap ve bakırın uyumunu konuşturmuşlar Fin tasarımcılar.
Biz gittiğimizde içeride özel bir etkinlik için koro, prova yapıyordu. Dışarıdan gördüğümüz kadarıyla bile muhteşemdi! Burada bir etkinliğe gitmek çok isterdik.
Finlandiya Ulusal Müzesi – National Museum of Finland
Finlandiya’nın tarih yolculuğuna çıkaran bu müzede İsveç Krallığı ve daha sonrasında Rus İmparatorluğu’nun Finlandiya’da bıraktığı izleri, Orta Çağ’da neler olup bittiğini gözlemleyebilirsiniz. Biz oradayken Barbie sergisi vardı! Ulusal Barbie Sergisi J
Töölonlahden Parkı
Yetişkin oyun alanı ile tüm ailenin eğlenebileceği özel bir park bulunuyor. Özellikle yaz aylarında turistlerin katılımıyla da bir hayli kalabalık oluyor.
Cumartesi için tatlı bir kalabalık diyebiliriz ama bize İstanbul’dan sonra pek bi iyi geldi. Veronika piknik örtüsü getirmişti, biz de atıştırmalıklarımızı almıştık. Sohbet ettik akşam güneşi keyfinde bir piknik yaptık. Ve sorguladık bizde bu pikniğe mangalı kim eklemiş?!
Esplanadi Parkı
Espa olarak bilinen yerliler, şehrin ortası diyebileceğimiz bu güzel yerde hem piknik yapıyorlar hem de kafa dinliyorlar! Market Square’e doğru giderken tiyatroyu gördük, ve bu parkın içinden geçtik. Hal böyle park da acayip merkezi olunca tabii tercih sebebi. Kaynıyordu! 😊 Çok tatlı bi kafe var, Kappeli. Zamanınız varsa bu şirin yerde bizim için de bir kahve için isteriz.
Parkta sokak sanatçıları, kahve ve şekerleme satan bisikletli araçlar vardı. Vakit geçirmek için ne kadar kalabalık da olsa şahane! Bu arada biz denk gelemedik ama Temmuz ve Ağustos aylarında caz festivalleri düzenleniyormuş.
Eski Pazar Alanı – Kauppatori
İster Suomenlinna’ya gitmeden isterseniz de Suomenlinna dönüşünde gezebileceğiniz eski pazar alanı 1889’dan beri pazartesiden cumartesiye gelenlerini ağırlıyor. Böyle yerlerde alışveriş yapmayacak olsak da içeriye girip göz atmak, insanları ve mimariyi görmek pek hoşumuza gidiyor! 🙂
Oldukça taze olan et, balık, meyve ve sebze dışında Fin kekleri ve Fin peynirlerini tadımlayabilirsiniz. Lapland, Finlandiya’ya ait bir çok yöresel ürün ve hediyelikler için de standlar açılmış. Yün eldivenlerden almak istemezsiniz bu sıcakta belki ama ahşap bardaklar, çakılar ve tatlı husky peluşlar ilginizi çekebilir. Açık havada gezmek de çok eğlenceli!
Allas Sea Pool & Fin Saunası
Finlandiya’nın meşhur mu meşhur bir Fin saunası olduğunu bilmeyen yoktur. Bu isim de Finlandiya’da sauna kültürü çok yaygın olduğu için ülkeyle bütünleşmiş bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Finlandiya ufak bir ülke olmasına rağmen toplamda 2 milyona yakın sauna olduğu iddia ediliyor. Artık insanlar kendi evlerine de sauna yaptırır olmuş. Eskiden bizdeki hamam kültürü gibi şehir merkezlerinde saunalar varmış. Ancak son 15-20 yıl içerisinde bu tip sauna sayısında ciddi bir azalma olmuş. Helsinki merkezde de biz Allas deniz havuzunu ve saunasını bulduk.
İçeri girmeyi düşünmüş olsak da girişin kişi başı 14€. olduğunu duyunca girmeyelim dedik! Hafta sonu tıklım tıklımdı:) Sauna ile ilgili daha detaylı bilgi için linki buraya bırakıyoruz.
Uspenski Katedrali
Yahu bu Ruslar dünyada neredeyse her yere ayak basmışlar! Balkanlar seyahatimizde özellik Bulgaristan’da Rus mimarisini ve şehir planlamasını hakimiyetini hissetmiştik. Bu katedrali görünce yine “Rus mimarisine ne kadar benziyor?” demeden duramadık!
Finlandiya’da Rus izi arayanlara ilk adres olarak burayı vermek lazım. Batı Avrupa’da yer alan en büyük Ortodoks kilisesi olan Uspenski Kilisesi, Helsinki’de elitimsi bölge olarak adlandırılan Katajanokka bölgesinde yer alıyor. Dışarıdan bakıldığın kilisenin kırmızı tuğladan örülmüş kulelerinin uçlarında İstanbul’da yer alan Bulgar Kilisesi’nde olduğu gibi altın renginde çömleklere sahip.
Bizi yine etrafta güneşlenen insanlar ve ağaç gölgeleri çekti. Geldiğimiz hafta neredeyse tüm gençlerde denizci şapkası vardı. Ne olduğunutabii ki Veronika’dan öğrendik 😊 Üniversiteden yeni mezun olan gençler takıyormuş, ee mezuniyet de yakın hemen herkeste kep yerine bu şapkalar! TatlışlarJ
Kilisenin hemen yanında bulunan bir bina var, tavanı cam ve içeride şahane bir davet vardı. Bayıldık, orda olmak isteyeceksinizJ
Helsinki Dizayn Müzesi – Helsinki Design Museum
Eski Pazar Alanı’na 10 dakika yürüme mesafesinde bulunan Helsinki Dizayn Müzesi, 150 yıllık Fin mimarisini ve tasarımını sergiliyor. Savaşlardan sonra Helsinki modern mimariyi ve tasarımı kucaklayan bir rol belirlemiş ve bunu hemen hemen gezdiğiniz çoğu yerde gözlemleyebiliyorsunuz. Bunu en çok yukarıda da bahsettiğimiz Rock Church ‘te hissettik. Dilerseniz Esplanadi’nin hemen altındaki Design District diye bilinen bölgede modern mimari ve tasarım odaklı 200’e yakın mağaza, galeri ve bina bulunuyor.
Senato Meydanı
Helsinki’de yer alan turistlerin büyük bölümünü bir arada görebileceğiniz bir meydandan bahsediyoruz! Turumuzu hızlıca bitirmek istediğimiz için 2-3 güzel fotoğrafla bu meydanı geçiyoruz. Veronika’nın dediğine göre Helsinki havalimanında polis turistlere burada fotoğrafı olup olmadığını sorar, olmadığını görürse geçmesine izin vermezmiş. Fotoğrafı ihmal etmeyin, aman! Meydanın çevresindeki yapıları gezmeye devam ediyoruz.
Helsinki Katedrali
Helsinki Senato Meydanı’nda yer alan, görüntüsüyle insanın hoşuna giden bu kilise 19. yüzyılın ortalarında yapılmış. Finlandiya’nın büyük dükü olan Rus Çarı Nikolaos onuruna yapılan Nikolaos Katedral’i gezilmesi gereken yerlerden. 20. yüzyılın başlarında Finlandiya’nın egemenliğini ilan etmesiyle katedralin ismi Helsinki Katedrali olarak değiştirilmiş.
Helsinki Üniversitesi Kütüphanesi
Senato Meydanı’nda olduğunuz yerde sabit durup biraz döndüğünüzde göreceğiniz binalardan birisi de Helsinki Üniversitesi! Bu üniversitenin bizim ilgimizi çeken kısmı ise güzel mi güzel, modern mi modern kütüphanesi.
Dışarıdan ziyaretçiler de girebiliyor. Hem Helsinki Katedrali’ne tepeden bakarsınız, hem de harika bir kare yakalayabilirsiniz. Tabi adamlar bu kadar güzel imkanları bizlere vermişler, kütüphane adabına uyarak geziyoruz.
Suomenlinna
İskandinavya’daki en muhteşem el yapımı yapılardan biri olan bu dev deniz kalesi, 7 adanın birleşmesiyle oluşmuş. UNESCO Dünya Mirası listesinde olan bu muhteşem kale Helsinki’de gezilmesi gereken yerlerden bizce.
Pazar alanı diye adlandırılan bölgeden kalkan feribotlar ile yaklaşık 15 dakikada varabilirsiniz. Yukarıda da belirttiğim 12 saatlik biletler 5€’dan satılıyor, her 15 dakikada bir feribot kalkıyor. Yine lokallerin piknik için tercih sebebi, biz erken saatlerde giderken farketmemişiz ama her feribot kalabalık aileleri yani piknikçilerin taşıyorJ
Biraz adanın tarihine bakacak olursak; 1700’lü yıllarda Finlandiya daha İsveç Krallığı’nın bir parçasıyken 1780’lerde Rusya ve İsveç arasında gerçekleşen savaşta, deniz üssü olarak kullanılan bölge günümüzdeki haline bu süre zarfında gelmiş ve sonrasında Rusya’ya teslim edilmiş. İngiliz ve Fransızlarla gerçekleştirilen Kırım Savaşı sonrası Rusya bölgeden çekilerek I. Dünya Savaşı başlarında bölgede Finler hakimiyetini kurmuş. II. Dünya Savaşı sırasında topçu ve uçaksavar üssü olarak kullanılan bölge gördüğü savaşları bi anlatabilse bizlere değil mi?!
Adada görülecek çok şey var. Köprüler, kaleler hatta batık bir denizaltının kalıntısı da var. Yıldız şekilli duvarların ve silah konumlarının ortasında hala 1000 kişiye ev sahipliği yapan küçük bir barok mimarisine uygun bir yerleşim bölgesi var. Kalenin ana girişi olarak 1750’lerde inşa edilen adanın anıtsal sembolü olan Kral Kapısı’nı görmenizi tavsiye ederiz. Daha sonra 20. yüzyılın başında Rus garnizonu için inşa edilen ve daha sonra bir Lutheran ibadet yerine dönüştürülen Suomenlinna Kilisesi var. Ayrıca, bugün bile adanın sularını koruyan deniz fenerine de ev sahipliği yapıyor. Bol bol fotoğraf çektik.
Biz de bir gölgede oturup anın tadını çıkardık. Kimse eline telefon almadı, gerçekten an’daydık! J
Wooden House District
20. yüzyılında başında şehir büyüdükçe, merkezin biraz dışında işçilerin kalabileceği ahşap evlerden mahalleler inşa edilmiş. Günümüze gelindiğinde ise bu evlerden çoğunun yıkılmasına karşı hala ayakta kalanları varmış. Bizdeki Balat, Karaköy misali yeni yeni canlanmaya başlayan bu bölge üçüncü nesil kahvecilerin ve tatlı dükkanların olduğu güzel caddeler var. Zamanında bölge Garden City olarak planlandığı için yeşilliğe doyası bakabilirsiniz.
Sibelius Parkı ve Anıtı
Bu eser, Finlandiya’nın ulusal bağımsızlığını Rusya’dan bağımsız kılma ve ulusal kimlik oluşumunda önemli rol oynayan Jean Sibelius’a atfen yapılmış.
Hiç şaşırmayın, Helsinki’deki birçok tur otobüsü Sibelius Park’ta yer alan Sibelius Anıtı’nı ziyaret için akın akın insan getiriyor buraya. Bizim gibi kendi başınıza gelecek olursanız, parkta piknik eşliğinde zaman geçirmenizi, çiçeklerin ve yeşilliklerin tadını çıkarmanızı, sahil boyunca küçük bir yürüyüşe çıkmanızı öneriyoruz. Yat limanı parkın yanında yer alır ve belki Cafe Regatta’da bir kahveye içebilirsiniz. Eminiz ki hoşunuza gidecektir. Cafe Regatta ile detaylı bilgi aşağıda yeme-içme bölümünde mevcut.
HELSİNKİ YEME-İÇME ÖNERİLERİ
Pahalı mı pahalı bu şehirde, yeme-içme konusunda oldukça tutumlu davrandığımız doğrudur! Ama buralara kadar gelmişken aşağıdaki yerlerde hazırlanan muhteşem lezzetleri tatmadan geçmek olmaz!
Cafe Ekberg
Güzel bir hafta sonu kahvaltısı yapmak isterseniz ilk ve tek adres Cafe Ekberg!!
Fredrik Ekberg’in 1843 yılında fırıncı olmasıyla başlayan bu serüven 1852 yılında Helsinki’de ilk fırınını açmasıyla resmiyet kazanır. Şu an işletilen kafe 1931’den bu yana hem lokallere hem de turistlere hizmet veriyor. Böyle tarihi geçmişi olan bir kafede hafta sonu brunch kahvaltısı etmenin bedeli ise 20€. Dilerseniz buradan rezervasyon yaptırabilirsiniz. Biz kahvaltı yerine leziz kahvesinden tattık.
Karl Fazer Cafe
Fazer Kafe, Türkiye’deki 5 çayının eş değer versiyonunu yakalamak için 1891 yılında Karl Fazer tarafından başlatılan kentin kadın nüfusumun zaman harcayacağı bir yer olarak bugüne kadar gelmiş.
Göz kamaştırıcı şekerlemeler, taze ekmek, leziz kekler için gidilesi bir yer. En meşhuru ise tabi ki çikolatası! Denenmeli 😊
Cafe Regatta
Su kenarında konumlanmış, muhteşem bir tarihi kırmızı ahşap yapıdan oluşan kafede oldukça güzel vakit geçirebilirsiniz. Bir tarafta uzun kuyruğu gördük, diğer tarafta da mutlu yüzleri..
Dilerseniz kafenin hemen yanında kano kiralayarak İskandinav denizinin tadını çıkarabilirsiniz. Güneşli bir hafta sonuna gelirseniz mutlaka dışarıda oturun!
Ortadaki şömine sosis pişirenler için yanıyordu. Kışın gidenler için ise fotoğraflardan gördüğümüz kadarıyla harika bir ortam oluyormuş! Bu arada kredi kartı geçmiyor, sadece nakit ile çalışıyorlar.
Güzel Helsinki maceramız burada sonlanıyor.. Devamı Turku ile geliyor ve sonrası için de buraya tıktık..