Amsterdam Gezi Rehberi yazımızda Amsterdam’ı tanıttık. Şimdi bu güzel şehirde nereleri gezmeli, neler yapmalı onlara bakalım. Noel zamanı ve mevsimin kış olmasına rağmen Amsterdam’da aşırı yoğunluk vardı. Bu kalabalığı İstanbul’da bile görmediğimizin altını çizelim. Şu ana kadar neredeyse hiçbir şehri lokalleri ile gezmemiştik. ‘Amsterdam’ bu konuda ilk oldu ama iyi ki de oldu. Lokaller ile dolaşmanın keyfi de pek güzel oluyormuş. Yoksa Amsterdam 48 saatte nasıl alt-üst edilir ki! Amsterdam Şehir Rehberi
AMSTERDAM CENTRAL STATION
Amsterdam merkez tren istasyonunu ilk sıraya koymak istedim. Neden mi? Şehre neredeyse nereden gelirseniz gelin ilk buradan Amsterdam’a ayak basıyorsunuz. Haliyle hem ilk adımı attığımız yer hem de bir o kadar güzel ve modern bir tren istasyonu. “Ah ah” dedirtiyor, güzel ülkemizde de böyle istasyonlar görebilsek keşke.
KANAL TURU
Tren istasyonundan adımınızı atar atmaz 50-100 metre içinde kanal turları yapan Amsterdam’a özgü tekneleri göreceksiniz. Hava güzelse şehri tanımak için önce küçük bir kanal turu yaparsanız tadından yenmez, bizden söylemesi.
Biz kışın ortasında gittiğimiz için kanal turu yapmak istemedik. Malumunuz güzel geçmez diye düşündük. Bu arada Noel dolayısıyla Amsterdam’da her köprü ve çeşitli bölgelerde sanatsal aydınlatmalar vardı. Her sanatçı bir aydınlatma tasarımında düşündürücü ve güzel şeyler tasarlamış. Bahar aylarında giderseniz tur yapmadan dönmeyin!
Kanal turları yaklaşık 1 saat sürüyor ve içinde Türkçe dil seçeneğinin de olduğu farklı dil seçenekleri sunuluyor sizlere. Sadece merkez tren istasyonu yakınında değil Amsterdam’da değişik yerlerde kanal turları yapılıyor. Fiyatları sorduğumuzda, merkezdeki nitekim biraz daha pahalı geldi bize ancak değişik indirim kodları kullanarak fiyatlar kişi başı 10€ ‘ya kadar düşebiliyor.
Amsterdam Gezi Rehberi yazımızda da bahsettiğimiz gibi Amsterdam şehrinin hepsi kazıklar üzerinde duran evlerden oluşuyor. Tur boyunca kanallarda yüzen evler ‘Boat House’ göreceksiniz, dilerseniz günübirlik kiralayarak kalabilirsiniz. Bu evleri beğenmezseniz ise lüks yüzen gemi oteller de var!
Kanal dibinde tek katlı evlerin dışında meşhur Amsterdam evlerine baktığımızda ise evlerin en üstünde kocaman bir kanca var. Evlerin enleri dar olduğu için üst katlara eşya çıkarmanın zor olacağını düşünerek evlerin üstündeki bu kancalar sayesinde makara sistemi ile üst katlara yükler rahatça taşınıyor. Peki bu evlerin eni neden bu kadar dar? Evlerin enlerinin dar olmasının sebebi, Amsterdam şehri kurulurken vergilerin binaların caddede kapladığı en uzunluğuna göre alınmasıymış. İlk duyduğumuzda oldukça şaşırmıştık ama gerçek.
DAM MEYDANI – DAM SQUARE
Amsterdam Central Station ‘a oldukça yakın olan bu tarihi meydandan Amsterdam için çok önemli eseler yer alıyor. Neler mi bunlar? Amsterdam Kraliyet Sarayı – Koninklijk Paleis, Yeni Kilisi – De Nieuwe Kerk ve meşhur balmumu heykeller müzesi Madame Tussaud’s Müzesi.
Amsterdam Kraliyet Sarayı – Koninklijk Paleis
1655 yılında, belediye binası olarak yapılan Kraliyet Sarayı zamanın en büyük yönetici binası olarak tarihe geçmiş durumda. Bir başka ilginç not ise Amsterdam Kraliyet Sarayı yaklaşık 13 binin üstünde kazıkla zemine tutunmuş durumda.
Yeni Klise – De Nieuwe Kerk
Kraliyet Sarayı’nın hemen yanında yer alın kiliseye giriş ücretsiz. Sarayın hemen karşısında ise II. Dünya Savaşı’nda ölenleri anmak amacıyla Ulusal Anıt bulunuyor.
Madame Tussaud’s Müzesi
İstanbul’dan da bildiğimiz gibi balmumu heykellerin sergilendiği bir müzedir kendileri. Biz artık pek müzelere girmediğimiz için bu konuda pek yorumumuz yok. İsteyen İstanbul’daki gitse daha ucuz olur diye düşünüyorum.
Not: Müzeye giriş biletlerini online aldığınızda kişi başı 4€ kazancınız oluyor. Müze giriş ücreti gişeden aldığınız takdirde 23.50€, internetten alımda ise 19.50€.
ANNE FRANK EVİ – ANNE FRANK HUIS
Almanya’nın yaptığı Yahudi Soykırımı’nın simge isimlerinin başında gelen ismi Anne Frank’ın hikayesi ise oldukça hüzünlü. Ailesi ile beraber daha 16 yaşındayken 2 yıl boyunca evde saklanan Anne Frank, bu süre zarfında tuttuğu günlüğün dünya çapında çok önemli bir eser olacağını hatta kaldığı evin bir müzeye dönüştürüleceğinden hiç mi hiç haberi yoktu.
2 yıl boyunca saklanan Anne Frank nasıl yakalanmış peki? Polise bir ihbar sonucu yakalanan aile, Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulan en büyük toplama ve imha kampı Auschwitz Birkenau’ya götürülür. Aileden geriye Bergen-Belsen’de Anne, kendisinden 3 yaş büyük ablası Margot ve Auschwitz’de kalan baba Otto Frank hayatta kalmıştır. Ancak Anne ve Margot ikilisi kamp alanında bitlenmeden dolayı tifüs hastalığına yakalanmış ve maalesef ölmüş. Otto Frank ise Sovyetler Birliği’ne bağlı olan Kızıl Ordu’nun hakimiyet kurmasıyla kurtulmuş. Kurtulduktan sonra baba Otto Frank, Anne Frank’ın Kitty olarak isimlendirdiği Anne Frank Günlüğü’nü kitap haline getirir. Anne Frank’in ‘Hatıra Defteri’ adındaki baskısı dünyada en çok satanlar listesinde yerini çoktan almış bile.
Kitaptaki yaşanan olayları bir nebze olsun günümüz insanlarına hissettirmek ve ayrımcılığın ne kadar kötü bir durum olduğunu anlatmak için 1957 yılında Anne Frank Yardımlaşma Derneği tarafından satın alınan ev, bugünkü müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmış. Evde kullanılan mobilyalar maalesef günümüze ulaşamamış. Mobilya yerine, loş ışık, boş duvarlar ve dışarıyla bağlantısının tamamen koparılması için kapatılan pencereler yer alıyor. Bu bölüme ulaşmak için ise gizli bir geçit kullanılıyor.
BEGIJNHOF
Spui Meydanı’nın hemen yakınında bulunan küçücük bi kapıdan içeri girdiğinizde kocaman bahçeye sahip minik evler çıkıyor. Bu evlerden bir tanesi ibadethane olarak kullanılıyor. Hatta bu yerin hikayesi zamanında din ırkçılığı yapılırken ibadetlerini rahat yapabilsinler diye evlerin ortasındaki avlulara bakan bir evi, ibadethane yapmışlar.
Avlu gerçekten çok huzurlu bir ortama sahip, ben çok sevdim. Avlu’ya giriş ücretsiz. Burada bulunan 34 numaralı ev, şehrin en eski evi, tahtadan yapılmış. 26 Numaralı ev ise Baş Rahibenin Evi. İçeride bir de minik kilise bulunuyor, ona da giriş ücretsiz,
ÇİÇEK PAZARI – BLOEME MARKT
Çok ilginç ama Amsterdam’da uzun yıllardan beri var olan Çiçek Pazarı oldukça turistik bir destinasyon. Lale’da dünyada ilk sıralarda yer alan Amsterdam’ın lalel soğanları ve binbir çeşit çiçek tohumları bu pazarda satılıyor. Biz iklim şartlarına uyum sağlayamaz diye almaya çekindik. Fiyatlar, alacağınız ürüne göre 2€ ile 7€ arasında değişiyor.
KIRMIZI FENER MAHALLESİ – RED LIGHT DISTRICT
Amsterdam’ın ününün yayılmasında en önemli mekan burası desek pek de yanılmayız. 6 sene önce gittiğimde çift halinde gezen insanları görünce oldukça şaşırmıştım. Ama bu sefer gidişimde anladım ki çok normal. Çünkü gerçekten ciddi anlamda turistlerin gelip Amdolaştığı, gülerek gezdiği bir yer.
Mahallede, genelevler vitrin mantığında işletiliyor. Bayanlar vitrinde duruyorlar ve içeriye birisi girdiyse perdesini çekerek dolu olduğunu belirtiyor. Gidenleri garipsememek elde değil.
Bir de bu civarda oldukça yayın olan Coffeshop adı altında bildiğiniz uyuşturucu satan dükkanlar var. Tabi Amsterdam’da serbest olunca Belçika’dan, Almanya’dan hafta sonu kaçamağı için bile gençler geliyor. Dükkanların girişlerinde bir tane güvenlik görevlisi duruyor ve 18 yaş kontrolü yapıyor. İçeride çeşit çeşit uyuşturucu satılıyor. Otların kendi içinde derecelendirilmiş; yumuşak, orta, sert ve daha sert gibi. Ne hızda uyuşmak istiyorsanız ona göre tercihinizi yapıyorsunuz.
Zaten yakınlarından geçerken bile kokusundan anlıyorsunuz. En azından biz ikimiz de kokuya hassas olduğumuz için “Yine mi içiyorlar” diye söylendik hep!
RIJKMUSEUM
Red Light District ve CoffeeShop sonrası hemen karşınıza enfes bir müzelerin olduğu Museumplein yani Müze Meydanı geliyor: Rijksmuseum ve Van Gogh Müzesi burada yer alıyor. Rijksmuseum, Amstedam’ın hatta Hollanda’nın en büyük sanat ve tarih müzesi unvanına sahip.
Not: 11.00 – 14.00 arası en yoğun saat olduğu için müzenin sitesinde bile “Bu saatlerde ziyaret etmekten kaçının!” diye bir uyarı var. Giriş ücreti yetişkin için 17.50€, 18 yaşına kadar olanlar için ise ücretsiz. Online bilet için link burada.
I AMSTERDAM
Amsterdam’da giden herkesin uğrak noktalarından bir tanesine daha geldik. Belki de bizim gibi bir çoğunuzun bıkkınlık ettiği bu fotoğrafın çekildiği yer.
İnan anlamakta güçlük çektik. Nasıl bu kadar kalabalık olabilir diye meraklandık. İlla fotoğraf çekilmek istiyorum diyenlere de sabah erken saatte gelirseniz rahatça çekilirsiniz.
KALVAR STRAAT
Dam Meydanı’na oldukça yakın olan bu cadde, alışveriş tutkunları için harika yer yer. Hemen meydanın yakınında bulunan Kalver Caddesi’nde güzel dükkanlarda, rengarenk butiklerde eminiz sizin de beğeneceğiniz en az 2-3 ürün olacak.
Bu cadde üzerinde 2012 Interrail seyahatimde aldığım kartlığı hala kullandığımı söylesem size. Evet, geçen senelerde Türkiye’de D&R aracılığı ile satılan Secrid marka kartlığımı 2012’de 25€’ya almıştım buradan. O zamanlar 1€ 2.15? iken şu sıralar 4.60? mertebelerinde dolanıyor.
VONDELPARK
Amsterdam simgelerinde bir diğeri de şehir parkı olan Vondelpark! En sevdiğim parklardan biri olan bu park, Amsterdamlıların oldukça sık tercih ettiği bir park. Avrupa’da böyle güzel parklardan birkaç tanesini de biz ülkemize yapabilsek ya ne güzel olur!
Yazları oldukça kalabalık olan parkta, gençler oldukça eğleniyorlar. Ama bazen ot kokusu ortalığı kasıp kavurabiliyor. Benim gibi rahatsız olanlar için dikkatli olmakta fayda var.
HEINEKEN EXPERIENCE
Hollandalı bir marka olan Heineken, zamanında fabrikasını Amsterdam’a kurmuş. Yıllar geçtikçe de şehrin büyümesiyle yakında zamanda fabrikayı taşıma kararı almış. Ancak mevcut fabrikayı da kullanmak istiyormuş ve yaratıcı bir fikir olarak burayı Heineken Bira Müzesi’ne çevirmişler. Biranın yapım aşamalarını tek tek anlatan bu güzel yerde, çeşit çeşit tadımlar da yapabiliyorsunuz.
Evet bir heves gideceğiniz bu yerde müthiş bir sıra sizi karşılıyor olacak. Buna hazırlıklı olun ya da gidiş zamanınızı iyi ayarlayın. Zamanınız değerliyse ve bira müptelası değilseniz girmeseniz de olur. Zaten bizce fiyatı oldukça pahalı, tabi ilginizi çekiyorsa girmek lazım.
Not: Pazrtesi – Perşembe günleri 10.30 – 19.30 ve Cuma – Pazar günleri ise 10.30 – 21.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti 16.50€.
Ulaşım: 7, 10 ve 24 numaralı tramvayları kullanarak Marie Heinekenplein durağında inerek ulaşabilirsiniz.
JORDAAN MAHALLESİ
Fransızca bahçe anlamına gelen bu güzel mahalle, Hollanda’nın en ünlü mahalleleri listesindedir.
Mahallede oldukça güzel evler, çiçeklerle süslü kanallar var. Nispeten de kültür seviyesi, gelir durumu yüksek entelimsi bir mahalle. Burada olduğunuzda kendinizi lokallerin içinde hissedebileceğinizi de ekleyelim. Kısaca burada yadsınamayacak güzel bir atmosfer var.