Bulgaristan’ın en eski şehirlerinden biri olan Veliko Tarnovo, neredeyse 5000 yıllık bir tarihi geçmişe sahip. Tarihi büyük olmasına rağmen şehir oldukça küçük, Avrupa’nın en büyük Orta Çağ anıtlarından biri olan Tsaravets Kalesi’ne ev sahipliği yapıyor.

Daha önce bizim gibi Bulgaristan’a hiç gitmediyseniz, burası kesinlikle görülmesi gereken yerlerinden biri bizce. Veliko Tarnovo, gezimizin başında şehirlerde olduğu gibi sahil ve lüks kafelere sahip değil ancak otantikliği ve sadeliği ile bize gerçekten etkiledi.

Veliko Tarnovo 3 tepeden oluşuyor. Bular: Tsaravets, Trapezitsa ve Sveta Gora. Tsaravets Kalesi’nin yanı sıra Veliko Tarnovo’da Ortodoks kiliseleri, müzeler ve Arnavut kaldırımlarla döşeli büyüleyici bir eski kent sizleri karşılıyor olacak. Biz 1 gün hatta 1 günden de biraz daha az vakit ayırdığımız şehir de yine de çok keyifli vakit geçirdik. Özellikle tarih ve şarap meraklıları için şehir günübirlik geziler için harika bir tercih olur. Kentin hemen yakınında bulunan Arbanassi köyü, kafa dinlemek için veya bir hafta sonu kaçamağı yapmak için ideal bir yer. İlgi çekici bir manzara noktası olan Yantra Nehri görülebilecek yerlerden.

Sofya’ya 150 km uzaklıkta, Varna’ya 220 km uzaklıkta bulunan Tarnovo’ya ulaşım oldukça kolaydır. Şehir içinde gezinirken ise hemen hemen her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Sadece derin bir vadide yer aldığı için hakikaten çok sıcak oluyor. Biz gezerken gölge kovalamaktan yorgun düştük 🙂 Üstelik Nisan sonuydu!
Osmanlı İmparatorluğu, 1300’lü yılların sonuna doğru Tarnovo’yı ele geçirmiş ve 1877 yılına kadar hakimiyetini sürdürmüş. O zaman kurulan yeni devletin başkenti Velika Tarnovo olmuş. Gerçi başkentliği uzun sürememiş ve 2 sene sonra Sofya yeni başkent ilan edilmiş.
Evet giriş bilgilerinden sonra şehri keşfe başlayabiliriz. İlk olarak kale hakkında daha fazla bilgi ve kaleyi rahatça dolaşabilmek adına ana meydanda yer alan Turist Info’dan broşürler, haritalar alabilir veya aklınızda soru varsa onlara cevap alabilirsiniz.
Tsaravets Kalesi
Gerekli bilgileri aldıktan sonra ilk hedef Tsaravets Kalesi! Kale, 915 m boyunca taş duvarlarla çevrili. Bu duvarlardan bazılarının kalınlığı kimi yerlerde 3 metreye kadar genişleyebiliyor, yüksekliği ise 11 metre civarlarında. Ana giriş kapısını geçtikten sonra kaleyi yürüyerek keşfetmek mümkün. Yürüyüş yolları gayet güzel, yollarda kimi yerlerde hafif eğimler var. Ancak yürüyerek keşfettiğimiz için nereye çıkmak istiyorsak çıkabiliyoruz.

Zamanının uyuyorsa bizim gibi kaleye erkenden gelip gezmek en güzeli. Yoksa yakıcı güneşle beraber buharlaşma aşamasına gelebilirsiniz. Ana kapının girişinde bulunan bilet gişesinden 08.00 – 19.00 saatleri arasında biletlerinizi alabilirsiniz. 6 leva 😉
Yazın ortasında gidenler için şapka mutlaka yanınızda olmalı. Kalenin alanı oldukça büyük olduğu için güneşe karşı önlem almak şart.
Veliko Tarnovo Eski Şehir
Eski Şehir konum olarak Samovodskata Charshia – Samovodskata Çarşısı’nı gezmek için en ideal yer. Fotoğraflar anlatsın…

1850’lerde Samovodene kasabasından gelen zanaatkarlar ve çiftçiler, ürünlerini satmak için buraya pazar günleri gelirlermiş. 1980’lerde eski kültürü ve tarihi dokuyu yaratmak için restorasyon çalışmalarına başlanmış.
Kutsal 40 Şehit Kilisesi – Holy 40 Martyrs Church

Kutsal 40 Şehit Kilisesi, eski şehre yaklaşık 20 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor ancak dilerseniz araçla da gidebilirsiniz. Park yeri mevcut. Kilise, 1230 yılından Bizanslılara karşı önemli bir zaferin anısına inşa edilmiş. Aynı zamanda Prens Ferdinand’ın 22 Eylül 1908’de Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsız bir ülke olduğunu duyurduğu ilk yer olarak tarihe geçmiş.

1913 yılında yaşanan bir depremde kilise büyük hasar görmüş ancak yakın zamanda restore edilmiş. Kilisenin yeni hali göz kamaştırıcı. Bahçesi de nehir kenarında dinlenmek veya bir şeyler atıştırmak için ideal. Girişi köprünün karşısındaki kasadan bilet alarak yapabilirsiniz.
Arbanassi Kasabası
Arbanassi kasabası, Veliko Tarnovo’ya 4 km uzaklıkta yer alıyor. Zamanımızı verimlik kullanmak ve lokallerin tavsiyesi üzerine buraya keşfe çıktık. 1500’lü yıllarda oldukça hareketli bir ticaret şehri olan Arbanassi, şimdilerde oldukça sakin ve huzurlu bir şehir. Kasabada 17. ve 18. yüzyıla kadar uzanan birkaç ev ve Ortodoks kilisesi bulunuyor.

Arbanassi’nin geleneksel evleri büyüktür. Evlerin bir çoğu taş duvarlar ve kalın kapılardan oluşuyor. Gittiğimizde pek yabancılık çekmediğimizi belirtmek isteriz.
Maryan Şaraphanesi

Şarap tadımcılığını seviyorsanız Bulgaristan’ın en iyi butik şarap imalathanelerinden biri olan Maryan Şaraphanesi’ne mutlaka gidin dediler. Gittiğimizde kapalıydı maalesef. Yakındaki Maryan köyünden adını alan şaraphane, 2010 yılında şarap kültürünü ve lezzetini bir üst seviyeye çıkarmaya karar veren Svetla ve Ilia Ivanov tarafından halka açılmış ve günümüzde işletme olarak devam ediyor. Şarap konusunda dünyaya yavaş yavaş ününü salmaya başlamış bile.
[wdi_feed id=”2″]